Vatandaşın biri yazmış:

"45 günde 1000 yataklı hastane yapan, 6 ayda cami inşaatının kabasını bitiren Türkiye Cumhuriyeti, Zonguldak'ta 8 aydır kapalı olan Amelebirliği Hastanesi'nin yolunu açamadı. 8 lira taksi parası veremeyen emekli maden işçisi, uzayan yol nedeniyle 15 liralık taksi parasını nasıl ödesin?"

Bence soru mükemmel.

Yaklaşım mükemmel.

Zaten oraya Tapu Müdürlüğü olur mu?

Sonra "Efendim Vali Bey'i niye aldılar?" diye ağlayanlar oluyor.

Bu şehrin, bu ülkenin ayağa kalkması için madenlerde ciğerlerini tüketen insanların yolunu 8 aydır kapalı tutarsanız, sizi görevden alırlar kardeşim.

Lamı, cimi yok.

Az daha kalsaymış, 6 ay daha kalsaymış, onu da yaparmış, bunu da yaparmış.

Bir adamın iş yapıp yapamayacağını ben ilk görüşte anlayabiliyorken, devletimiz nasıl anlamıyor, hayret ediyorum.

Liyakatın yerini adamcılık/hemşehricilik alınca böyle oluyor işte.

Bir de görevden alınınca üzülüyorlar.

Üzülecek bir şey yok.

Nasıl geldiyseniz, öyle gidiyorsunuz.

Akım derken, lokum diyenler...

Zonguldak'ta gerçekten saçma sapan yazılar yazılıyor.

Ortalama zekanın altındaki insanlar millete ahkam kesiyor.

Size birkaç örnek vereyim:

Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, gazetecilere yönelik eleştirilerde bulundu.

Ondan önce de AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar ve Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan eleştirilerde bulunmuştu.

Bir gazeteciler örgütü açıklama yaptı ve durumu İçişleri Bakanı'na şikayete dönüştürdü.

Açıklamayı okuyunca, sesli bir şekilde gülmüştüm.

Hafta içinde AK Parti Zonguldak Milletvekilleri ve AK Partili Belediye Başkanları, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu ziyaret ettiler.

Kimi, kime şikayet ediyorsun!

Yazdığın yazının nereye gittiğini bilmiyorsan yazma!

Birde biri vardı, car car konuşup duruyordu!

Gitmiş Ankara'ya, söylemiş oralarda.

Vali Bey görevde kalacak diyordu!

Vali Bey'i savunmak buna kaldıysa eyvah demiştik!

Şöyle bir aynaya bak!

Ben kimim de!

Haddini bil!

Bak şimdi diğer abin de gidecek!

Hepten abisiz kalacaksın!

Sen Recep abini bile tutamadın, düşünsene!

Üç erkek memur, bir kadın çalışan

Hadi size bir hafta sonu bombası vereyim:

Olay, Zonguldak Merkez İlçe'de, büyük bir kamu binasında geçiyor.

Bu binada çalışan üç genç erkek memur, bir kadın çalışanla halvet olmuşlar.

Ama hep birlikte!

Bu beyler, hep birlikte yaşadıkları olayı cep telefonuyla kayda almışlar.

Oturup zaman zaman izliyorlarmış.

Olay duyulunca, genç kadını başka bir kamu binasına göndermişler.

Niye erkekleri değil de, kadını göndermişler?

Olay Cansız Hoca'nın hikayesine benziyor.

"Bir hayat kadını hayatını kaybeder. Cenaze namazı için camiye getirilip musalla taşına konulur. İmam, kadının cenaze namazını kıldırmak istemez. Mesele büyür, konu Müftülüğe intikal eder. Müftü telaşlanır. Cansız Hoca'ya haber verilir. Durum izah edilir. Olay mahalline vardığında cenaze namazını kıldırmayan hocayla müftü arasında şu diyalog geçer.

- Bu kadının cenaze namazını niçin kıldırmıyorsun?

- Hocam bu kadın hayatında hep fuhuş yapmış. Böyle birisinin cenaze namazı kılınmaz.

- Ulan, üstte yatan pez....nklerin cenaze namazlarını kılıyorsunuz da altta yatanlarınkini niçin kılmıyorsunuz?"

Bir kadınla, aynı anda birlikte olan üç erkek, aynı binada güzel güzel çalışıp, yeni avlarını beklerken, olayın kahramanı diğer kadın, başka bir kamu kurumuna gönderiliyor.

Buradaki amaç; "Bu kadın bu işi yapar, bari gözden uzak olsun" mantığı mıdır?

Ya da önemli isimlerin sekreterliklerini, makamların hizmetlerini yapan üç erkek, yeni avlar bulun rahat rahat yapmaya devam etsin diye mi?