Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş'ın merkeze alınmasına neden olan 3 olayı dün ayrıntılarıyla yazdım.

Ama atladığım bir husus oldu.

Vali Bektaş'ı yakan en önemli neden, sağlıkçılarla ilgili sözleriydi.

Sağlık çalışanlarının kendilerini korumadığını, ayrı odada kaldıklarını, içki içip oyun oynadıklarını Vali'ye kim söylediyse; sorumlu odur.

Basın toplantısının yapıldığı gün, İl Pandemi Kurulu Toplantısı vardı.

O toplantı öncesinde Vali Beye bu konuda bilgiyi kim verdiyse; sorumlu odur.

Vali Bektaş, İl Pandemi Kurulu Toplantısı'nın hemen ardından düzenlediği basın toplantısında "Sağlıkçılar bize yük oldu" dedi.

Valiyi bu sözleri söylemeye iten kişi, görevden alınmasına neden olan kişidir.

"Sağlıkçılar bize yük oldu" haberini biz yaptık.

Basın toplantısındaki gazetecileri atlattık.

Ama faturanın tümünü bize kesmeyin.

Vali Erdoğan Bektaş'a o sözleri söyleten kimse, asıl sorumlu odur.

Bu satırları sorumluluğu üzerimizden atmak için değil, durum tespiti yapmak için yazıyorum.

Vali Erdoğan Bektaş'ın basın toplantısında söylediği "Sağlık çalışanları bize yük oldu" şeklindeki ifadeler dünyanın her yerinde haberdir.

Vali Erdoğan Bektaş, "Bir saatlik konuşmanın içinden 2.5 dakikayı alıp yayınlamak gazetecilik midir?" diye sordu.

Ben de kendisine "İşte gazetecilik tam da budur. Bir saatlik konuşmanın içinden o 2.5 dakikayı yakalamak ve yayımlamak gazeteciliktir" dedim.

Bu arada Valiler Kararnamesi'ni Türkiye'de ilk yazan basın kuruluşlarından biri Pusula oldu.

Ankara'daki kaynağım "Zonguldak Valisi Merkez'e alındı. Kararname Cumhurbaşkanı'ndan çıktı. Bu gece yayımlanabilir" dedi.

Bir-iki telefon trafiğinin ardından tam listeyi yayınladık.

Zonguldak yerel basını, haberi bizden çok sonra verdi.

Kimi yazdıysak gitti... Şimdi sıra kimde?

Bir dostum aradı:

"Kimi yazdıysanız gitti. Şimdi sırada kim var?" dedi.

"Ne alaka?" deyince başladı saymaya!

"Hüseyin Özbakır, Recep Demirtaş, Milli Eğitim Müdür Vekili Murat Kapıcı, Yardımcısı Üçler Sarıkaya, Zonguldak ve Ereğli Müftüleri, Kozlu Belediye Başkanı, Kozlu İlçe Başkanı..."

"Dur bi dakika, ama gitmeyenler var" derken, "Onlar daha olgunlaşmadı, gidecekler" dedi.

Bazen gitmesini istemediklerimiz de gidebiliyor.

Biz, birileri gitsin/kalsın diye yazı yazmıyoruz.

Zonguldak'ın hassasiyetleri üzerinden yürüyoruz.

Bunu anlayan anlıyor, kalıyor.

Anlamayan gidiyor.

Tam telefonu kapatırken; "Haberin olsun, seni çok seven bürokrat da gidiyor" dedi.

Dünya kimseye baki değil.

Giden gidiyor.

Yerine biri geliyor.

Biz Zonguldak'ta hancıyız.

Yolcuları ağırlarız, uğurlarız.

Pijama, Terlik, Televizyon

Bir kamu kurumunda emekliliği gelen kart horoza piyangodan 40 bin lira çıkmış!

Ama piyango öyle milli filan değil!

Sigorta piyangosu.

Bu yaştan sonra, piyangodan çıkan 40 bin lirayı eşiyle yemek istemeyen kart horoz, iş arkadaşının feriğine dadanmış!

Parayı birlikte ince ince yemişler!

Evdeki kadın durumu fark etince, kara kara düşünmeye başlamış.

Gitmiş resmi kurumu basmış; "Sen nasıl olur da aldığın 40 bin lirayı iş arkadaşının karısıyla yersin?" diye ortalığı ayağa kaldırmış.

Olay basına sızmasın diye önlemler alınmış.

"Bunu yazsa yazsa Pusula yazar" diye takibe başlamışlar.

Yalnız bu kart horoz, iş arkadaşının genç eşini, kurumun aracıyla meşeli yerlere götürüyormuş!

İki erkek, aynı iş yerinde çalışmaya devam ediyor.

Kocasıyla kavga eden genç kadın, annesinin evinde.

Kart horozun eşi, kendi evinde.

Yani kurumun lojmanında.

Her akşam kavga, her akşam gürültü.

Ortalığın durulmasını bekliyoruz...