Zonguldak'ta basında bir grup organize hareket ediyor.

Bu organize harekete karşı, siyaset de kendine bir mevzi kuruyor.

Bir önceki dönem, siyasette Pusula'ya karşı takınılan tavra, kurulan tezgahlara, şikayetlere, baskılara, davalara sessiz kalanların şimdi topluca bağırmalarını izliyoruz.

Biz tek başımıza, dimdik, taviz vermeden mücadele ettik, bize savaş açanlarla. Mesela Kozlu'da Kerim Yılmaz'dan aldıklarını alamayanlar Ali Bektaş'a saldırıyor.

Zonguldak'ta Muharrem Akdemir'den aldıklarını alamayanlar, Ömer Selim Alan'a saldırıyorlar.

Hüseyin Özbakır'ın gitmesine üzülenler Hamdi Uçar'a saldırıyorlar.

Basındaki bu ekip, organize bir şekilde bana da saldırıyor. Ama Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, canlı yayında bunlara ağzının payını verdi.

Ahlak, namus, para her şeyi anlattı.

Karşı ataklara bakınca, Ali Bektaş'ın kimleri kastettiği çok net bir şekilde anlaşıldı.

Maden Mühendisi Ali Bektaş, sayısal zekasına sözel zekayı da eklemiş!

"Soyadını bilmediğim bir gazeteci" diyor eleştirdiği kadın için! Şimdiye kadar kullanılmamış bir deyim!

Çok sık soyadı değiştirdiği için, soyadını bilmediğini ima ediyor sanırım!

Basınla bu şekilde diyalog doğru değil. Ama sokakta duyduğunu manşete taşırsan, biri de çıkar sana manşetten yanıt verir.

Gazetecilik bir incelik ve zeka gerektirir.

Deneyim gerektirir.

'Oteli var' diyorsan adını yazacaksın, tapusunu basacaksın.

Eğer elinde bu bilgi yoksa 'Antalya'da oteli olan belediye başkanı kim?' diye yazacaksın.

Bakın şimdi gazetecilik ahkamı kesenler, bu davanın sonucuna katlanırlar. O zaman da 'Ali Bektaş yargıya baskı yaptı' diyecekler.

Ama bu apaçık bir suçtur.

Savunması bile yoktur.

'Sokakta öyle konuşuluyordu' denilerek geçiştirilecek bir iddia değil bu.

Kozlu'da Ali Bektaş'a karşı yürütülen savaşın nedeni bir imar planı değişikliğidir.

İptal edilen imar değişikliğini yeniden elde etmek için yürütülen bir savaştır.

Öyle sanıldığı gibi halkın haber alma özgürlüğü filan değil. Planlı, bilinçli bir şekilde yapılan saldırıdır.

Arkasında bir işadamı var. 7 kata inen imarını yeniden 17 kata çıkartmak istiyor!

Ah Ertan Şahin, ah Kerim Yılmaz, ah Ahmet Özdemir ah!

Bana 'Özel hayat yazıyor' diyenlere de Ali Bektaş ulu orta giydirdi.

Anlaşılan bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Çok çatışmalı bir süreç başlayacak.

Ama ben fotoğrafa baktığımda çok ilginç bir şey görüyorum.

Birlikte hareket eden gazetecilerin ortak bir özelliği var.

Onlara savaş açan belediye başkanı aynı özelliği taşıyor.

Belediye başkanının yanıt verdiği yayın kuruluşu da aynı özeliği taşıyor.

Hepsinin ortak özelliği bir iken, kavganın nedeni ne?

Haydi hayırlı tıraşlar!

Günün fıkrası: İkisi de doğru söylüyor

İki siyasetçi her nedense aralarında geçinemiyorlarmış. Araları tamamen açıldığı için onları barıştırmak adına hatırı sayılır birine götürmüşler. Birinci siyasetçi "Bu ahlaksız yok mu.." deyip adamın tüm ayıplarını ortaya döküp rezil/kepaze etmiş. Diğer siyasetçi de "Bu edepsiz, bu soysuz yok mu..." deyip ondan aşağı kalmamış. Dinleyenler hatırlı adama dönüp: "Her iki tarafı da dinlediniz. Söyleyecekleriniz yok mu?" diye sormuşlar. Adam gülümsemiş:

-"Her ikisi de doğru söylüyor", demiş.