Köyün zirvesi, Sülükgölü.
Zirvenin hemen altı, Tepe veya Çamlık.
Dedemin evi de yaklaşık yüz metre aşağıda.
Sabah, davarın kapısını açıyoruz.
Dışarı çıkmak için birbirlerini eziyorlar.
Evin hemen yayındaki patikadan, tepeye çıkıyorlar.
Tepeyi mayın tarlası gibi saran taşlara biraz tuz atıyoruz.
Onu yalayıp yutuyorlar.
Ve tepeyi aşıyoruz.
İki seçeneğimiz var.
Ya Sulu Kuyu'ya geçeceğiz.
Ya da Taşlık Çayırı'na...
Onlarca keçi, koyun, oğlak, kuzu melemesi.
Zil, kelek sesi.
Birkaç köpek havlaması.
Bazen çoban ıslığı, kaval sesleri...
Ortalık bayram yeri...
Hayvanları otlatarak yönümüzü Soğuksu'ya çeviriyoruz.
Öğleye doğru hayvanlar doyuyor.
Su ihtiyaçları var.
Güneş tepeye tam dikilmeden.
Biz Soğuksu'da oluyoruz.
Hafif eğimli.
Üç tepenin birleştiği.
Çevredeki yerlere göre geniş bir alana sahip.
Bizimkilerin tabiriyle...
İki kayanın arasından, bacak kalınlığında su çıkıyor.
Karpuz çatlatan türden.
Yıllardır akan su...
Alt tarafındaki kayaları oymuş.
İrili ufaklı birkaç havuz oluşmuş.
Etrafı düz.
Büyük ağaçlar.
Altı kaba gölge.
Karnı doyan.
Suyunu içen.
Gider oraya, bir kenara yatar.
Kenar dediysek.
Sürünün içerisindeki hiyerarşiye göre herkesin yeri belli.
Eğer oğlak-kuzu zamanıysa...
Onlar yatan anne-babalarının etrafında zıplayıp oynarlar.
Çobanlar...
Sürüden önce iner soğuk suyun başına.
Önce kana kana...
Avuç avuç su içerler.
Azık çantasındaki ayran şişesini çıkarıp suyun içerisine bırakırlar.
Fazla zaman almaz.
Ayran buz gibi olur.
Hayvanlar dinlenirken, çobanlar öğle yemeğini yer.
Bir şişe ayran.
Bir baş soğan.
Birkaç dilim peynir.
Bazen bazlama.
Kimi zaman bir çörek parçası.
Bazen yarım somun.
Mevsim uygunsa.
Domates, salatalık...
Yemek yenir.
Uygun ağaçların geniş dallarına yapraklı çalıdan yatak yapılır.
Çıkarsın ağaca.
Orada dinlenirsin.
Hem uyursun.
Hem sürünün yanında olursun.
Çoban köpekleri ağacın dibinde veya sürünün kaçacağı yerlerde yatar.
Cesareti olan varsa.
Soğuksu'da yüzer.
Güneş dönmeye başlayınca.
Bu kez eve dönüş başlar.
Tam bir doğa harikası.
[*] [*] [*] [*]
Önce ihtiyacı olan alt taraftaki köyle su alındı.
Sonra hayvanlar, çobanlar çekildi.
Şimdilerde Soğuksu yok.
Adı kaldı, viran oldu.
O geniş alanlar, çalı-diken doldu.
Niye yazdık?
Şehirde yeni değerler ararken.
Elimizdekileri birer birer yitirdik.
Şimdi geri dönsek.
Ne eskilerdeki Soğuksu'yu buluruz.
Ne de kaybolan diğer değerlerimizi.
Ama yine de bazen geri dönmek lazım.