Tedbir.
Anladık.
Elektrik saatleri ortalama alınarak sistem üzerinden yazılacak.
Gözümüz aydın.
İlk faturalar gelmeye başladı.
Yeni abone...
İlk fatura 28 lira.
İkinci fatura 45 lira.
Üçüncü fatura 48 lira
Dördüncü fatura 49 lira.
Ortalamalı fatura 68 lira.
İnce hesap yapmadık.
Normal zamanda gelen faturadan yüzde 20 fazla.
Rakam nereden bulundu?
Nasıl bulundu?
Bilmiyoruz.
Galiba evde kalma süresine göre oranladılar.
Ancak kim evde kalıyor?
Kim işe gidiyor?
Kim bulunduğu yeri terk etti?
Örnek...
İnsanlar şehirlerden kaçtı.
Köye sığındı.
İşsiz kaldı.
Kullanılmayan elektriğe fatura geliyor.
Hem de yüksek oranda.
Ne olacak şimdi?
Biz yazacağız.
Tüketici yüksek sesle derdini dile getirecek.
Tüketici hakları devreye girecek.
Devlet bu durumu inceleyecek.
Bir çözüm bulacak.
Böyle olması gerekiyor.
En azından biz böyle umut ediyoruz.

Biz seni uyanık biliyorduk...

Kanuni devri...
Osmanlı döneminin en kıymetli zamanıdır.

Hem maddi...
Hem de manevi...

Osmanlı Devleti doruk noktasında...
Huzur dolu bir ortam.
Bir gün...
Kimsesiz kadının biri huzura çıkmak ister.
İsteği kabul görür.
Ve huzura çıkar.
- Söyle!
İsteğin nedir?
- Evim soyuldu.
Hırsızın yakalanmasını istiyorum.
Çalınan eşyalarımı geri istiyorum.
- Evin soyulurken sen neredeydin?
- Evde uyuyordum.
- Bre kadın!
Bu nasıl uyku?
Evin soyuluyor.
Sen duymuyorsun.
- Biz seni uyanık biliyorduk.
Yoksa bu kadar derin uyur muyduk?

Huzurdakiler şaşırır.
Kadına işaret ederler.
Hatta susturmaya kalkarlar.
Padişahın ona zarar vereceğini düşünürler.
Padişah durumu fark eder.
Etrafındakileri susturur.
Sakin bir şekilde yerinden kalkar.
Kadının zararını sorar.
Ve cebinden karşılar.
[*] [*] [*] [*]
Gelelim günümüze.
Hemen her zaman...
Her yerde...

Değişik sorunlar yaşanıyor.
Kimse bitli yorganı üzerine almıyor.
Hep suçlu başkası.
Millet olarak böyleyiz.
Sonra çıkıp yöneticileri suçluyoruz.
Öyle ya...
Yöneticiler de bu milletin bir ferdi değil mi?
Bizim içimizden çıkıyorlar...
Gerçekten çıkıyorlar.
Tepemize çıkıyorlar.
Sonra biz onları suçluyoruz.
Önce aynaya bakalım.
Sonra içimize...
Ve içimizden çıkana sonra kızalım.