Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş'ın sağlık çalışanlarına yönelik "Bize yük oldular" sözü Pusula'nın haberi sayesinde Türkiye'de gündemin birinci sırasına yükseldi.

Birinci bomba Valinin "Sağlık çalışanları bize yük oldular" sözü idi.

İkinci bomba, İl Pandemi Kurulu'nda Vali Erdoğan Bektaş'ın, İl Sağlık Müdürü Ertuğrul Güner'e "Doktor Bey, filyasyon başarısı sizin değil, polis ve jandarmanın" sözüdür.

Gelelim üçüncü bombaya.

Bu iddia.

Hem de iddialı bir iddia.

Yazalım, düşünelim, tartışalım.

Bir önceki sokağa çıkma yasağında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca arasında bir sorun oldu.

Fahrettin Koca istifadan döndürüldü.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu istifa etti.

Cumhurbaşkanı bu istifayı kabul etmedi.

"Konunun Zonguldak ile ne ilgisi var?" diyeceksiniz.

Şöyle:

Vali Erdoğan Bektaş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından atanan, Soylu gibi Trabzonlu bir isim.

Süleyman Soylu ile Fahrettin Koca arasındaki krizin, Zonguldak'ta vücut bulmuş halidir; Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş'ın, İl Sağlık Müdürü Ertuğrul Güner'e yaptıkları.

Yazacaklarım bu kadar.

Haberi elinden alınmış gazeteciler ağlıyor!

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş'ın basın toplantısında olduğu halde haberi göremeyen, Pusula'nın haberi Türkiye'de gündem olunca saldırıya geçen zavallılara sesleniyorum!

Sizde gerçekten zekanın kırıntısı yok.

Vali yaptığı hatanın farkına varmış, ya da vardırılmış, özür dilemiş, ya da dilemek zorunda kalmış, siz hala yağcılık peşindesiniz.

Sizi dinlemeyen, siz konuşurken başını iki eli arasına alıp, sözünüzün bitmesini bekleyen Vali, Ali Rıza Tığ'a ve Pusula'ya saldırdığınız için paye verecek sanıyorsanız, yanılıyorsunuz!

30 yıldır bu mesleğin içindeyim.

Yağcılık, yalakalık ile bir yere ulaşanı görmedim!

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan konuyu köşesine taşımış, onlarca makale yazılmış, yüzlerce haber yapılmış, binlerce twit atılmış, Pusula logolu görüntü milyonlarca izlenmiş, siz hala neyin kafasını yaşıyorsunuz?

Ama en kötüsü Vali Erdoğan Bektaş'ın durumu:

Beni kimlerin eline düşürdün ya rabbim?

Bir dostum; "Vallahi mesleğinde en rahat dönemi yaşıyorsun. Gittiği toplantıdaki haberi göremeyen gazetecilerin bulunduğu bir dönemde gazetecilik yapıyorsun" dedi.

Eksik söyledi.

Haber yazamadığı halde gazeteci olduğunu söyleyenlerin çoğunlukta olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Bu zeka seviyesindeki kişiler, bizim rakibimiz olabilir mi?

Kıssadan Hisse: Önemli olan, neye kıymet verdiğindir

Bir gün, New York' ta bir gurup iş arkadaşı, öğle vakti yemek molasında dışarıya çıkarlar. Gurup içerisindekilerin biri Kızılderilidir.

Yolda yürürken Kızılderili, onca insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinalarının çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında, "Kulağıma neşeli bir cırcır böceği sesi geldi. Onu arayacağım" der.

Arkadaşları, bu kadar kalabalığın, gürültünün arasında cır cır böceği aramasına gülerler, bu hareketine pek anlam veremezler. Kızılderili'ye, "Bu kadar gürültünün arasında böyle bir ses duyman mümkün değil" derler ve yollarına devam ederler.

Kimse inanmasa da içlerinden biri, Kızılderili'yi yalnız bırakmamak için onunla kalır.

Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da peşinden. Az sonra gökdelenlerin gölgesindeki bir tutam yeşilliğin ortasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar.

Arkadaşı, Kızılderili'ye, "Senin insanüstü güçlerin mi var. Bu sesi nasıl duyabildin"

diye sorar.

Kızılderili, "Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya lüzum yok. Beni takip et, sana nasıl olduğunu göstereyim" der.

Kalabalık bir kaldırıma gelirler. Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırıma atar.

Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, ceplerinden para düşürüp düşürmediklerini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına döner.

"Önemli olan, neye kıymet verdiğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin!"