Corona Virüs felaketinin boyutları ortaya çıktıkça "Yarın dünya başka bir dünya olacak" başlığı altında tartışma da başladı.

Tartışma iki mecrada akıyor:

1- Sermaye cephesinden bakanlarca otoriter bakış

2- Emek cephesinden gelen insani/hümanist bakış

Bir virüs böylesine bir tartışmaya neden yol açtı?

Çok mu öldürücü?

İnsan soyunu yok edecek boyutta mı?

Kesinlikle değil.

Virüs bugüne kadar 30 bin kadar can almış.

Oysa Suriye'de 400 bin insan öldürülmüş, 5,5 milyon insan yurdundan kaçıp, başka ülkelere sığınmış.

Irak'ta şaka değil; tam 1,3 milyon insan öldürülmüş.

Peki, bu panik, bu dehşet neyin nesi?

1- Dünyadaki bütün savaş, katliam ve felaketler yerel olaylar olarak sunuldu. Bizim de işimize geldi. İtiraf edelim, çoğunluk üç maymunu oynadık. Gözden ırak olan, gönülden de ırak oldu. İnsanlık alemi olarak yeterince tepki göstermedik. Konforlu, güvenli evlerimizin içinde mutlu olmaya devam ettik.

Hele ki 1991 yılı sonunda sosyalist sistemin dağılmasından sonra; ABD liderliğindeki kapitalist sistem, gemi iyice azıya aldı. Dünyayı yeniden biçimlendirmeye başladı.

Onlara göre; küreselleşme, ulus devletlerin gücünün azaltılması, devletin ekonomiden kovulması, özelleştirme ve sermayenin uluslararası dolaşımındaki engellerin kaldırılmasıyla, her şey daha güzel olacaktı. Piyasanın sihirli eli bütün sorunları çözecek, toplumun refahı artacaktı.

Ama sadece 3 mikron büyüklüğündeki bir virüs, bu balonu patlattı.

O kocaman kocaman devletler, bu krizi yönetemediler. Çaresiz kaldılar. Hazırlıksız yakalandılar. Sistemin lideri mağrur, kibirli ABD, virüsten en çok zarar gören ülke oldu. New York'ta ihtiyaç duyulan 20 bin solunum cihazı ihtiyacına karşın, 400 cihaz verebildi. O anlı şanlı batının İtalya ve İspanya gibi ülkeleri, bu küçücük virüs karşısında adeta havlu attılar.

2- Virüs salgını küresel boyutta olunca, ölüm korkusu kapıyı-bacayı sardı. Devlet başkanı, bakan, milletvekili, bürokrat, zengin, patron, ünlü, güçlü, hacı, hoca demeden; herkese bulaştı.

Ölüm korkusu virüsten daha hızlı yayıldı.

Avrupa'nın göbeğinde Sırplar 8 bin 300 insanı gaddarca katlederken pek sesi çıkmayan, Ortadoğu'da 2 milyonu aşkın insanın ölümüne neden olan ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi medeni (!) ülkeleri kınamayan Papa'nın meydanda tek başına dua etmesinin; yine dünyada ve ülkedeki bezer durumlarda sesi pek çıkmayan Diyanet İşleri Başkanı'nın sık sık Allah'a yalvarmasında bu ölüm korkusunun da payı olmasın?

3- Uluslararası sermayenin, dünyanın kaynaklarını; insanın var olması için değil, karının arttırılması için kullandığı ortaya çıktı.

Önce gelişmiş öldürücü füzeler yap, ortalığı kızıştır. Savaş çıkarıp bu füzeleri sat. Para kazan. Sonra bu füzelere karşı füzesavar sistemleri geliştir. Onu da aynı ülkelere sat, yine kazan.

Daha çok ürün alma bahanesiyle, genleri ile oynanmış tohum sat.

Denizleri, nehirleri, toprağı, havayı; para kazanmak uğruna zehirle.

Sonra bu nedenlerle kanser, diyabet olan, hastalanan insanlar için ilaç, tıbbi cihaz üret, hastahaneler, tedavi merkezleri kur, yine sat, yine kazan.

Benzer dümenlerle...

Kazan, kazan, kazan...

Ama küçücük bir virüs için, yeterince eldiven, solunum cihazı, hastahane, sağlık elemanı bulamamak gibi yetersiz, beceriksiz duruma düş, rezil ol.

Kısaca; herkes kralın çıplak olduğunu yaşayarak gördü.

İşte:

Yeni Bir Dünya.

Yeni Bir İnsanlık Kültürü[*] ([*] : Ahmet Öztürk - 15 Mart 2020, Halkın Sesi Gazetesi ) arayışının nedeni bu.

Ne dersiniz; Karl Marks bugün yaşasaydı:

"Sınırların kaldırıldığı...

Ordulara, silahlara gerek kalmadığı...

Dünyanın kaynaklarının, insanı yaşatmak, mutlu etmek için kullanıldığı...

Herkesin iş, aş, barınak sahibi olduğu...

Eğitim ve sağlık konularının halledildiği...

Bir Dünya Devleti kurulması...

Özgür ve mutlu bir dünya yaratılması için...

DÜNYANIN BÜTÜN İNSANLARI...

BİRLEŞİN!"

Der miydi?