Bu köşede "Pusula susarsa, Zonguldak susar" diye yazıyorum.

Bu benim, bizim değil, okurlarımızın bulduğu bir slogan.

Zonguldak'ta ne varsa Pusula'da o var.

Hem de herkesten önce.

Mesela dün okulların tatil olma haberi ilk önce Pusula'da yayınlandı.

Biz yazmasak, haberi atlasak okur arar zaten: "Okullar tatil olmadı mı!" diye.

Trafik kazası mı var?

İntihar mı var?

Cinayet mi var?

İş kazası mı var?

ÇATES'in bacası mı tütmüş, Eren'in gazı mı kaçmış?

Hepsi, her zaman Pusula'da olur. Pusula bu nedenle çok okunur.

Kim ne derse desin.

Kim ne yazarsa yazsın.

Zonguldak'ın referans yayını Pusula'dır.

Bu nedenle sorumluluğumuzun farkındayız.

"Efendim öyle haber mi olur, böyle haber mi olur?" serzenişlerini duyuyor, kıskançlıklarını okuyoruz.

Her gün Pusula'dan en az 3-5 haber tırtıklayanlar bize gazetecilik öğretemez.

Biz bu noktaya bu haberlerle geldik. Böyle devam edeceğiz.

Pusula'yı beğenmeyenler için Zonguldak'ta bir sürü alternatif var. Bizi eleştirenler o yayınları takip etsinler.

Günlük 50 binin altına düşmeyen tekil hiti olan bir siteden söz ediyoruz.

Okur kaygımız yok.

Biz iyi haber yaptığımız sürece okur gelir bizi bulur.

Sitem ettiğimi, kızdığımı düşünmeyin!

Bugün yazacak konu bulamadım!

İdare edin!

Kimse bize demokrasi getiremez

Kimi zaman sert eleştiriler getiriyoruz. Bağırıp, çağırıyoruz. Haksızlığa, hukuksuzluğa uğradığımızı düşünüyoruz. Yanlış kişiler tarafından doğru yönetilmediğimizi düşünüyoruz.

Ancak bir devletimiz var.

Ve tüm kurum ve kurallarıyla ağır aksak da olsa işleyen bir devlet mekanizmamız var. Ve bazı şikayetlerimize rağmen devlet geleceğimiz var.

Çevremizde yaşanan olaylara, özellikle Orta Doğu'da yaşanan sorunlara bakınca nasıl bir cennette yaşadığımızın elbette farkındayız.

ABD'nin Irak'a getirdiği demokrasiyi istemiyorsak eğer.

ABD ve Rusya'nın Suriye'de yaptıklarını Türkiye'de yapmasını istemiyorsak eğer.

Ülkemize daha sıkı bağlanmalıyız.

Elbette eleştireceğiz.

Sorgulayacağız.

Ama dünü unutmadan.

Ama komşularımızda yaşananları unutmadan.

İran, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan, Ukrayna, Mısır ve Libya'da olanları unutmadan.

Kimse bize demokrasi getiremez.

Kimse gelip bizim sorunlarımızı çözemez.

Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.

Birbirimize daha sıkı sarılmamız gerekiyor.

İstikbal 'gök'lerdedir

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'İstikbal göklerdedir' sözü son dönemde Zonguldak'ta tam anlamıyla ete kemiğe büründü.

Kimliği, kişiliği, ne iş yaptığı ne olduğu belli olmayan iki kişi, kentin istikbaliyle oynuyor.

Bunların biri erkek, biri dişi!

İkisi de gittikleri her yere fitne fesat ekerek ayakta durmaya, gündemde kalmaya çalışıyorlar.

Aslında kendilerine bile faydası olmayan bu kişilerin kentimize de yarardan çok zararları var!

Ama 'gök' işte!

Onlara da ihtiyaç var!

Her insanın ihtiyacı olduğu gibi!

Sincan'dan gelen fincan!

Bir eşya eskiyince atarsın!

Metal ise hurdacıya verirsin!

Hurdacıya versek para etmeyecek biri sağda solda konuşuyor! Öyle olsa dünyanın en değerli hayvanı papağan olurdu değil mi?

Bana çöpe attığım mektubu çıkarttıracaklar!

Fincanı oyarlar, içine uyuşturucu koyarlar! Sen bize gelme duyarlar! Sincan, fincan, taştan!

Günün Fıkrası: Tuz döküyorum

Fener Yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durur. O sırada bir sarışın camını açar, bağırır. "Şoför Bey, arkadan yükünüz yola dökülüyor. Haberiniz olsun" der. Sürücü oralı olmaz. Yeşil ışıkta basar gider. Sarışın bozulmuştur. Bir sonraki ışıkta tekrar yakalar. Yine bağırır. Kamyon şoförünün umurunda olmaz. Yine basar gider. Derken trafik durur. Bu kez sarışın arabadan iner. Kamyon şoförüne camı indirmesini söyler. Başlar bar bar bağırmaya. "Size kaç seferdir, yükünüz yola dökülüyor, diyorum. Beni şeyinize takmıyorsunuz" der. Şoför artık sıkılmıştır, cevap verir: "Lan ittir git. Fener Yokuşunda buzlanma var. Ben de tuz döküyorum."