Kaza oluyor, kavga oluyor, olay oluyor.

Polisten bilgi almamız lazım.

Doğru bilgiye en kısa sürede ulaşmanın yolu, olay yerine bakan kolluk gücüdür.

Zonguldak İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı, tüm personeli basına bilgi verilmemesi konusunda uyarmış.

Sanırım son eleştirilerden etkilendi.

Ama bu yeni bir durum değil!

29 Ocak 2017 tarihinde Ereğli'de polisin yaptığı huzur operasyonu Pusula'da haber oluyor.

Zonguldak İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı, Emniyet'in WhatsApp grubuna Pusula'nın haber linkini atıp; "Bu haberi kaldır, bir daha böyle bir haber istemiyorum" diyor.

Ve devam ediyor:

"Zonguldak emniyeti bir bütündür. Oflu gibi davranmayın. Kontrolümüzün dışında yapılıyordu, engelleyin. Tespit edersem kafasını kırarım. Benim bilgim dışında basınla bilgi paylaşılmayacak. Bu kültüre alışın ya da alışın; başka çareniz yok."

Üsluba bakar mısınız?

"Oflu gibi davranmayın" ne demek?

"Tespit edersem kafasını kırarım" ne demek?

Hadi o zamanlar yeni gelmişti.

Twitter'da takipçi toplamak için böyle yapıyordu!

Peki şimdi ne oldu?

Eleştiriyoruz diye basınla kesinlikle bilgi paylaşılmayacağı talimatını veriyor.

Çocukça işler.

Bu yaşta birinin yapmayacağı şeyler.

Karakol amirleri yapardı eskiden!

Küserlerdi.

Sonra düzelirlerdi!

Bu düzelmiyor.

Daha çok bozuluyor.

İstiyor ki, tweetlerini haber yapalım.

Sürekli kendisini övelim.

"Ağamsın, paşamsın" diyelim.

"Sen olmasaydın FETÖ İstanbul Emniyeti'ni teslim alırdı. Hatta Türkiye'yi alırdı. Sen çok büyük adamsın" diyelim.

İyi de o akşam Boğaz Köprüsü'ne giden İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan'ın mücadelesini nereye koyacağız?

Şehit olan korumalarını yok mu sayacağız?

O gece şehit verdiğimiz 250 canı unutup; "Ama Ahmet Metin Turanlı vardı. O olmasaydı..." mı diyeceğiz.

Sanki o gece darbe girişiminin seyrini değiştiren Ömer Halisdemir'den büyük iş yaptı!

Sahi; kahraman şehidimiz Ömer Halisdemir'i nereye koyacağız?

Sanki Zonguldak'a ilk kez Emniyet Müdürü gelmiş gibi bir havası var Ahmet Metin Turanlı'nın!

Oysa burada ne Emniyet Müdürleri görev yaptı!

"Ben gidince arkamdan dua edeceksiniz" diyeni ilk kez geldi.

Ahmet Metin Turanlı gibisi ilk kez geldi.

Ne diyelim...

Başa geleni çekeceğiz!

Zonguldak şehir merkezinde çeşitli uygulamalar yapıyor.

Daha doğrusu; akşam aklına geleni, sabah yapmaya kalkıyor.

Olmuyor.

Olmadığını yazınca bize kızıyor, küsüyor!

İki gün daha çekeceğiz trafik işkencesini!

Yeter ki müdür bey mutlu olsun!

Sen de haklısın müdür bey!

Ne "Hayırdır birader, ne yapıyorsun sen?" diyen var!

Ne "Biz burada eşek başı mıyız?" diyen!

Zonguldak insanıdır sadece canı yanan, bağıran, eziyeti çeken!

Biz iki Mükellefiyet Dönemi yaşadık!

İki gün nedir ki!

Günün Fıkrası: O zaman balıkta ne işim var?

Temel, köyünde herkes gibi balıkçılık yapmaktadır. Bir gün hastalanır ve balığa çıkamaz.

Fadime; "Balığa ben çıkacağım" der ve sahile giderek teknesine biner. Köyün tüm balıkçıları sağ tarafa giderken, Temel'in karısı sola gider. Tüm balıkçılar akşam boş dönerken, o teknesi balık dolu döner. Ertesi gün tüm köylüler bu kez sola giderken, o sağa gider ve akşam yine tüm balıkçılar boş dönerken, o teknesi balıkla dolu döner. Bu böyle birçok kere devam eder. Balıkçılar bu işin sırrını, gururlarına yediremedikleri için Temel'in eşine soramazlar. Sonunda eşlerinin gidip Fadime'ye sormalarına karar verip, eşlerini gönderirler. Kadınlar gider, bir süre sonra sorarlar: "Hangi yöne gitmeye nasıl karar veriyorsun Fadime?"

"Çok basit" der Fadime: "Balığa çıkmadan hafifçe yorganı kaldırıp Temel'inkine bakıyorum. Sola yatıksa sola, sağa yatıksa sağa gidiyorum."

Kadınlar merak içinde; "Ya dikse ne tarafa?" diye sorarlar.

Fadime cevabı yapıştırır: "O zaman balıkta ne işim var..."