Kar gelmedi, gelmiyor.
Bize, köye...
Hatta şehre...

Ancak soğuğu geliyor.
Ayazıyla idare ediyoruz.
O da çok sert.
İnsanın iliklerine kadar işliyor.
Adeta iğne gibi batıyor içten içe.
Halbuki kar böyle miydi?
Hele hele çocukluğumuzda yağan kar.
Sorumluluk yok.
Varsa da...
Sorumluluk niyetine verilen ödevler.
Sabah kalk...
Evin büyükleri...
İnekleri sağar.
Sonra ahırda bulunan büyük başlara yem, su, saman verir.
Çocukların sorumluluğu...
Buzağılar.
Büyüklere yardım ederiz.
Buzağılara bakarız.
Yem, su, süt, saman, tımar...
Diğer ahıra geçsek.
Burada keçi ve koyunlara büyükler, oğlak ve kuzulara küçükler bakar.
Bizim en büyük görevimiz.
Doyurmak...
Tam bir eğlence.
Şirin hayvanlar.
Neşeli ve oyun severler.
Biz de onlarla oynarız.
O ödevler.
Bizlere sorumluluk sahibi olmayı öğretti.
Bir canlı ile yaşamayı.
Eğlenmeyi.
Birlikte neşeli olabileceğimizi o zaman öğrendik.
Sonra hayatın gerçekleri.
Çalışmak.
Geçinmek.
Daha iyi şartlarda yaşamak.
Hayat kalitesini yükseltmek.
Çalıştıkça gelir artıyor.
Artınca görebildiğin yer sayısı artıyor.
Ardından yeni ihtiyaçlar kendini hissettiriyor.
Ve biz adına 'yaşam savaşı' diyoruz.
Kimi 'geçim derdi' diyor.
Herkes kendi psikolojisine göre bir isim ile tarif ediyor.
Sonuç...
Dünyada daha rahat bir hayat sürme derdi.
Ahireti ayrı konu.
Durum böyle olunca.
Kar yağmasın.
Soğuk olmasın.
Doğalgaza zam gelmesin.
Bot ihtiyacı olmasın.
Vesaire...
Tam bu esnada kar keyfini kaçırıyoruz.
Oysa çocukluğumuzda hiç böyle değildi.
Evimizin ikinci katının pençe hizasına kadar kar yağdığını hatırlarım.
Mısır ununu hafif nemlendirip, küçük yem tanecikleri haline getirip, kuşlara atardık...
Kar üzerinde yürür...
Kardan adam yapardık...
Oynardık.
Eğlenirdik.
Şimdi arkadaşlar diyor ki...
- Şimdiki çocuklar çok değişti...
O doğru da...
Kar konusunda da biz değiştik.
Önce büyüdük.
Doğanın dengesiyle oynadık.
İklim değişti.
Mevsimlerin formatı değişti.
Şimdi kar yağmıyor.
Bir kabahat varsa.
İki nesle ait...
Babalarımız ve biz...
Şimdi bekliyoruz:
Kar yağsın.
Ama yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarmasın.
Olmayacak dua...
Yapılacak tek iş var:
Doğaya verdiğimiz zararları tamire başlamak.
Başkasını suçlayalım.
Ama önce kendi verdiğimiz hasarların tamirine başlayalım.
Önce bir fidan dikelim...