Bu köşede isim vermeden yazdığımız birçok konu oldu.

Eninde sonunda yazdığımız iddialar gerçek oldu.

An itibariyle 'iftira' saydığınız şeyler; gün geldi, Pusula'nın manşeti oldu.

İddialarımızı, 'iftira' olarak niteleyenlerin sonunda sesleri kesilir oldu.

İl Milli Eğitim Müdür Vekili Murat Kapıcı, bunun en güzel örneğidir.

Üçler Sarıkaya gibi bazı isimleri, bilinen gerçeklere rağmen ataması intihardı.

Ama asıl sorumlu Vali Erdoğan Bektaş'tı.

Atamalara o imza attı.

Kapıcı'ya yaptığım uyarıları Vali Erdoğan Bektaş'a da yaptım.

Dinledi, anlamadı.

Ya da...

Ereğli'den gelen kadın müdürün makamdan kovulması aydınlatılamadı.

Stent konusundaki söz, açıklığa kavuşmadı.

Çevredeki çocuk/ceza olayı hala anlaşılamadı.

İnce eler, sık dokuruz.

Olayın dibine kadar iner, bekleriz.

Gerçeklerin, er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

Zoru hemen yaparız, imkansız biraz zaman alır!

Kimse adının önüne hazretleri ifadesi (Hz) koymaya kalkmasın.

Peygamber değilsiniz!

Biz, kimin ne olduğunu biliyoruz.

Siz, karşınızdaki kişiyi, söylediği bir sözle yargılarsanız; o da, sizi yaptığınız eylem ve söylemlerle yargılar.

Şöyle düşünmek lazım!

Hakkında yazılan, çizilen, külliyen yalansa, sizin duyduklarınız da külliyen yalan olabilir!

Yazılanların birazı doğru ise, sizin duyduklarınızın da birazı yalan olabilir!

Diyorsanız ki, hakkımda söylenenler iftira!

Sizin duyduklarınız da iftira olabilir!

Hayat, böyle bir döngü içindedir.

Hep kendine yontmak, keserin işidir!

AK Parti'ye saldırının nedeni,

yasalara aykırı yapılan AVM mi?

Zonguldak'ta son dönemde AK Parti Milletvekili Hamdi Uçar, Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan ve Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'a yönelik yayınlar hız kazandı.

Tek merkezden servis edilen bu haberlerin amacı belli:

Yapılmayan, yapılmasında sakıncalar olan iş ve işlemlerin önündeki engelleri, medya gücüyle kaldırmak.

Baştan sona yanlış olan, işin ucunda kamu zararı olan, sözleşmeye aykırı bir yapılaşma.

Şimdi buraya çalışma ruhsatı verilecek!

Kim, nasıl verecek?

Vereni devlet yakacak!

Olay düğümlenmeden çözülsün isteyenler saldırıyor!

İseyin Abi olsaydı böyle mi olurdu bu işler?

Maarem Abi de yok şimdi!

Bak işe yaradı, dul kadının elindeki görüntüler!

Biz de, Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'ın Çaycuma'ya yapılacak Sera OSB için Hollanda'ya yapılan geziye neden dahil edildiğini anlamaya çalışıyorduk!

Meğer mevzu; Zonguldak'taki lalelermiş!

Ne lalesi deme şimdi?

Bildiğin lale!

Havaalanı; Zonguldak gerçeği

Zonguldak Havalimanı'nın pistinin eni dar, boyu kısa!

Bu nedenle havadaki en ufak hareketlilik, uçakların iniş güvenliğini olumsuz etkiliyor.

Zonguldak İl Özel İdaresi, ota/köke para buluyor.

Ama bu pistin uzaması için ödenek vermiyor.

Sürekli konuşuluyor.

Ama bir çözüm yok.

Önce pisti uzatalım, sonra genişletmek için Ankara'da kaynak arayalım.

Aslında Zonguldak Havalimanı, Zonguldak gerçeğidir.

Pist kısa ve dardır.

Zonguldak'ı yöneten siyasetçi ve bürokratların ileri görüşü yoktur ve kafaları dardır!

Böyle olmasa, Zonguldak bugün bu sorunları yaşar mıydı?

En kolay milletvekilliği Zonguldak'ta!

En güzel Vali Konağı Zonguldak'ta!

En kötü şehircilik Zonguldak'ta.

Deniz var, gemi yok!

Uçak var, pist yok!

Şehir var, yönetici yok!

Kıssadan Hisse: Artık zenginiz

Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğünü ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.

Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...

Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur...

Nintoku kuleye çıkar, yükselen dumanlardan, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "Artık zenginiz" der...

İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek "Sen bu halimize zenginlik mi diyorsun" diye sorar...

Nintoku'nun yanıtı, yüzyıllardır Japonlar'ın aklından çıkmaz:

"Halkın fakirliği, bizim fakirliğimizdir, zenginliği de bizim zenginliğimizdir."