"Zonguldak'ın Devrek İlçesi'nde eğitim veren Devrek Hamidiye Lisesi'nde, tartıştığı meslektaşı F. D.'yi bıçaklayarak yaralayan felsefe öğretmeni B. Ç. hakkında Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından idari soruşturma başlatıldı. Devrek Kaymakamlığı, daha önce de görev yaptığı okulda lise son sınıf öğrencisini kaçıran B. Ç.'yi açığa aldı. Polisin olayla ilgili soruşturması sürüyor. Bu arada, bıçaklanan öğretmen, tedavisinin ardından taburcu edildi."

Haber bu şekildeydi.

Ve her zaman olduğu gibi, yine sadece Pusula'da idi.

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere!

Fener Anadolu Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olan Murat Durmuş, derste öğrencilerinden İslami Dönem Türk Edebiyatı ile İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı'nı karşılaştırmalarını ve farklılıkları yorumlamalarını istediği ve yine ders esnasında ezan okunurken camı kapattığı ileri sürülerek yapılan şikayet sonrası 'Halkı din ve mezhep ayrımcılığına sürüklediği' gerekçesiyle Çankırı'ya tayin edilmiş ve meslekte kademe ilerleme cezası verilmişti.

Meslektaşını okul bahçesinde bıçaklayan B. Ç. ise bir kız öğrencisi ile kaçmış, olay yerel ve yaygın basında geniş bir şekilde yer almıştı.

Murat Durmuş'u, Çankırı Çerkeş'e süren kafa; kız öğrencisi ile Karadeniz turuna çıkan öğretmeni, Devrek'te görevlendirdi.

Üstelik Milli Eğitim Müdür Vekilliği görevinden istifa eden Murat Kapıcı tarafından, görev yaptığı Devrek Hamidiye Anadolu Lisesi'nde ziyaret edildi.

Müdür odasında özel görüşüldü.

Meslektaşını bıçaklayan felsefe öğretmeni B. Ç., Murat Kapıcı'yı arkasına alınca, daha da rahatladı.

Okulda üç kız öğrenci ile sorun yaşadı.

Olayın üzeri kapatıldı.

Sonra başka bir kız öğrencinin elini tuttu.

Kız rahatsız olunca, omuzunu sıktı.

Sonra "Öyle yaklaşmadım" filan dedi.

Aslında olay, ayan beyan ortada.

Öğrencisiyle kaçan bir öğretmeni şehir dışına göndermek ya da meslekten men etmek yerine, güzel bir ilçede görevlendirirseniz; o da daha fazlasını yapar.

Öğretmen okula bıçakla gelir mi?

Yurdun mutfağında bıçak biler mi?

Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğü'ne vekaleten bakan Harun Akgül'ün önündeki ilk ciddi sınav bu.

Bakalım o da Murat Kapıcı gibi, meslektaşını bıçaklayan öğretmeni savunacak mı?

Bu arada; kız öğrencisini kaçıran, meslektaşını okul bahçesinde bıçaklayan öğretmen B. Ç., Murat Kapıcı ile aynı okulda görev yapmıştı.

Yakınlıkları oradan geliyor.

Sanırım olayı anladınız.

Bakalım bu olayın soruşturmasından ne çıkacak?

Çünkü felsefe öğretmeni B. Ç., halen elini kolunu sallaya sallaya geziyor.

Ne güzel değil mi?

Günün Fıkrası: Dede ve Spiker

Ünlü bir haber kanalı, ülkenin en yaşlı adamını bulmuş canlı yayında konuk ediyorlarmış. Spiker bir kaç sorudan sonra muhabbeti ısıtmak için; "Eeee, dede. Şöyle gençliğinden güzel bir anı anlatırmısın?" demiş.

Dede: "Anlatayım... Daha gençtik; günlerden bir gün, muhtarın kızı koyunları otlatırken yolunu bulamamış ve kaybolmuştu. Bütün köyün erkekleri ayrı ayrı yerlere dağıldık, muhtarın kızını aramaya başladık. Derken kızı ben buldum ve kız o sevinçle boynuma atladı, birbirimize sarıldık derken kaynaştık ve..."

Spiker canlı yayın olduğu için biraz bozulmuş ve "Dede" demiş; "Başka güzel bir anı daha anlatır mısın?"

Dede, devam etmiş: "Yine bir gün; bakkalın kızı koyunları otlatırken yolunu bulamamış ve kaybolmuştu. Bütün köyün erkekleri ayrı ayrı yerlere dağıldık, bakkalın kızını aramaya başladık. Derken kızı ben buldum ve kız o sevinçle boynuma atladı, birbirimize sarıldık derken kaynaştık ve birbirimizin olduk" demiş.

Spiker bunun üzerine; "Eee dede... Bunlar güzel anılar, bir de kötü bir anını anlatır mısın?" diye sormuş.

Dede başını öne eğmiş ve kısık bir sesle cevap vermiş: "Bir gün de ben kayboldum..."