Zonguldak'ın Kilimli İlçesi'ne bağlı Gelik Beldesi'nde bir kaçak ocakta metan gazı patlamasıyla birlikte meydana gelen kazada iki işçi hayatını kaybetti.

25 yaşındaki Erdem Korkmaz ve 33 yaşındaki Uğur Korkmaz, hayatını kaybetti.

Erdem ve Uğur'a hepimiz üzüldük, kimse bu şekilde ölmek istemez.

Kim bilir hayatta nasıl hayalleri vardı, neler planlıyorlardı?

Biri evliydi çocuğu vardı, biri bekardı. İkisi de işsizlik yüzünden kaçak ocakta çalışmaya başladı.

Daha iyi şartlarda çalışmayı onlar da isterlerdi, ne yazık ki olmadı!

Kaçak ocak meselesi kentimizde büyük bir sorun.

Maalesef kaç kişi bu yolda hayatını kaybetti.

Ancak henüz çalışanlar var ve bu işten evine ekmek götüren kesim küçümsenecek bir rakam değil.

Kaçak ocaklar devlet tarafından patlatılıyor, mühürleniyor ancak yeniden açılıyor.

İnsanlar ölüyor, geride gözü yaşlı analar, aileler kalıyor.

Haberler yapılıyor, haberler yapıldıkça insanlar kaçak ocaklarda çalışmaya devam ediyor.

Şimdi en yakın örnek; iki gün önce kaçak ocakta hayatını kaybeden Erdem Korkmaz.

Henüz yaşına girmemiş bir bebeği olduğunu öğrendik.

O bebeğin ne kadar çok masrafı var; hastane masrafı, mama parası, bez parası, giyim kuşam parası.

Ev kirası, elektrik ve su parası gibi bir sürü masrafı var.

Erdem, sigortalı olarak özel ya da devlet işinde çalışabilseydi belki de ölmeyecekti.

Her ölüme 'kader' ya da 'takdiri ilahi' diyebilir miyiz? Diyemeyiz!

Bu ölen insanları kaçak ocaklarda çalışmaya mecbur eden sistem utansın!

Kaçak ocaktan ekmeğini kazanmaya ve ekmek kazandırmaya mecbur eden sistem ve yöneticiler utansın!

Bundan bir ay önce bir kaçak ocak sahibi ile konuştum.

'20 kişiye ekmek veriyorum, hepsi de evli barklı, çocuklu adamlar' dedi.

'Paralarını hiç aksatmıyorum, kömür de veriyorum' dedi.

'Sigortaları da olsaydı keşke ama maalesef devlet bu imkanı sağlamıyor' dedi.

'Sigortalarını ödesinler diye fazla yevmiye veriyorum' dedi.

Kaçak ocağı patlatmak ya da mühürlemek sorun değil.

Bu işe kökten çözüm bulmak lazım, ama insanları işsiz ve ekmeksiz bırakarak değil.

Kaçak ocak sahibine dedim ki: 'İnsanlar ölüyor ama üzülmüyor musunuz?'

'Biz kimseyi zorla ocağa sokmuyoruz, gerçekten işe ihtiyacı olan gelip çalışıyor' dedi.

Bu toplumsal sorunumuz gittikçe büyüyor maalesef.

Zonguldak'ta kaçak ocaklarla ilgili bir komisyon oluşturulmalı.

Bu komisyon içinde milletvekilleri, Emniyet Müdürlüğü, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) yöneticileri, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) gibi kurumların olması gerekir.

Kaçak ocaklar yasal değil tamam ama böyle yasal bir komisyon oluşturularak raporlar hazırlanıp hükümete sunulabilir.

Hem yasal yönden sağlam hem de kaçak ocaktan ekmek kazananları mağdur etmeyen bir karar çıkartılmalı.

Yoksa insanlar ölmeye devam edecek...

Çevre ve Şehircilik Bakanı yeni mi öğrendi?

Zonguldak'ın Kilimli İlçesi'ne bağlı Çatalağzı Beldesi'nde faaliyet gösteren termik santraller ve çevre kirliliğini sağır sultan bile duydu.

Biz yıllardır kentte yaşayan insan olarak termik santrallerin bize verdiği zararı yaşayarak görüyoruz.

Kanser hastalığından babamızı, amcamızı, teyzemizi, kardeşimizi kaybettik.

Dün yapılan bir haber şöyle;

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre; Zonguldak'ta yaşayanlar bir yıl boyunca Dünya Sağlık Örgütü'nün normal kabul ettiği değerin dokuz katı üzerinde kirli hava soluduğu ortaya çıkmış.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ulusal Hava Kalite İzleme Ağı'nın gün ve saat bazında kontrol ettiği ve paylaştığı hava kalitesini gösteren değerler, Türkiye'de yaşayan insanların 24 saat boyunca zehir soluduğunu ortaya çıkardı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Edirne Keşan, Ankara, Zonguldak, Adana, Sivas, Karabük, Hakkari, Yozgat ve Iğdır'da hava kalitesi değerleri, Dünya Sağlık Örgütü'nün normal kabul ettiği değeri dokuz kat aştı.

Durumumuz bu, yıllardır haykırıyoruz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni mi öğrendi?