Hastanemizde stent yok ölüyoruz.

Ocağımızda güvenlik yok ölüyoruz.

Hani kaçak ocaklarda kimse ölmeyecekti?

Bombalanmış ocak yeniden açılmış!

Biz de inandık?

Nasıl bombalanmış peki?

Adam gibi bombalansa bu ocak yeniden açılabilir miydi?

Bu da çözüm değil!

Bu insanları kaçak ocak açmaya, kaçak ocakta sigortasız, iş güvenliğinden yoksun çalışmaya iten sebepleri ortadan kaldırmalıyız.

Zonguldak'ta kömür var. İnsanlar sigortasız, sağlıksız ocaklarda öldüğüne göre, kömürü çıkartacak insan da var. Peki biz bu insanları neden alıp devlet güvencesiyle çalıştırmıyoruz?

Devlet alamıyorsa, rödövanslı sahalarda sosyal güvenceli, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun şartlarda neden çalışmalarını sağlayamıyoruz?

Çünkü bu kentin sahibi yok!

"Patlarsa patlasın" diyenler "Ölürse ölsün" demez mi?

Ak Parti-Pazarcılar Odası-Adaylık açıklaması

AK Parti Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi Ali Arslantürk, AK Parti Merkez İlçe Başkanlığına aday olduğunu açıkladı. Arslantürk'ün Soğuksu'daki Berrak Pastanesi'nde düzenlediği basın toplantısında yanında Pazarcılar Odası Başkanı Erkan Küçük ve AK Parti delegesi Hikmet Yürektürk vardı.

Ali Arslantürk, Ak Parti Merkez İlçe Başkanlığına aday olurken, yanında Pazarcılar Odası Başkanı olması sadece bana mı tuhaf geliyor?

Biraz araştırınca Pazarcılar Odası Başkanı Erkan Küçük'ün seçimde CHP Zonguldak Belediye Başkan Adayı Şenol Şanal'a destek verdiğini görüyoruz.

Ali Arslantürk'ün aday olacağını sosyal medya hesabından duyuran ağabeyi muhtar Ferit Arslantürk'tü. Sonra açıklamayı kaldırdı. Basın toplantısı için gazeteleri arayan da Ferit Arslantürk.

Oysa daha profesyonel olunmalıydı. Basın toplantısı için Soğuksu'da bir pastane yerine Ak Parti İl Başkanlığı'nda olmalıydı. Adaylık açıklaması sırasında Ali Arslantürk'ün yanında yönetim kurulu üyesi arkadaşları olmalıydı. Hatta İl Başkanı Zeki Tosun olmalıydı.

Çıkışı da adaylık açıklaması da kusurlu oldu!

Bundan sonra olacakları merak ediyorum!

'Adam'ı tarif et derseniz, 'Cüneyt' derim

Pusula TV'yi kurduğum ilk günlerde, televizyonda yayınlanan haberlerin gazeteye girmesini istedim. Bize bir adam lazımdı. O dönem gazetemizin Yazı İşleri Müdürlüğünü yapan İlknur Yılmaz birini bulup getirdi. Haber merkezinde çözüm yaptırıyorlar.

Haber merkezine her girişimde birinin kayıt çözdüğünü görüyorum. Üç dört gün sonra "Sen kimsin?" diye sordum. "Cüneyt Özfidan, burada çalışıyorum" dedi.

"Ben de buranın sahibi Ali Rıza Tığ" dedim. Çok şaşırdı. Pusula TV Genel Müdürü Atilla Öksüz ile görüşüp işe başladığı için o güne kadar gazetenin, televizyonun sahibinin Atilla Öksüz olduğunu sanıyormuş.

Biz Cüneyt Özfidan kardeşimle böyle başladık birlikte çalışmaya.

Bana 'Cüneyt'i tarif et derseniz size 'Adam' derim.

'Adam'ı tarif et derseniz, 'Cüneyt' derim.

Bu güzel kardeşim TTK'ya işbaşı yaptı.

Kazasız, belasız bir çalışma hayatı diliyoruz.

Cüneyt'in Pusula'daki yerini bir şekilde doldururuz.

Pusula'da kimlerin yerini bir şekilde doldurmadık ki.

Önemli olan Cüneyt'in kalbimizdeki yeri.

Oradan hiç çıkmasın yeter.

Cüneyt'e veda etmiyoruz!

Edemiyoruz. Çünkü her fırsatta bizimle olmaya devam edecek.

Kıssadan Hisse: Kedinin boynuna çan asacak?

Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar.

Pek çok fikir öne sürerler. Hiçbiri kabul görmez.

En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.

Bu arada bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu başarılı olacağından hiç kuskusu olmadığını belirtir.

Fakat der Kafamı bir soru kurcalıyor.

Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?