Doğanın dengesi bozuldu.
Mevsimler değişti.
Kar yağmak istemiyor.
Yağmur bulutlarda bekliyor.
Yere inmiyor.
Toprak kuruyor.
Çatlıyor.
Büyüklerin deyimiyle...
- Padar padar yarılıyor.
Bulutlar şişiyor.
Sonra patlıyor.
Bardaktan boşalırcasına yağıyor yağmur.
Yeryüzünü sel alıyor.
Tarlalar dere oluyor.
Dereler taşıyor.
Irmak oluyor.
Su, önüne geleni alıp götürüyor.
Emekler heba oluyor.
Kasım-Aralık...
Ortalık günlük güneşlik.
Yazdan kalma günler.
Nisan-Mayıs, kar yağıyor.
Kim yaptı bunu?
Tabii ki biz.
[*] [*] [*] [*]
Başka kabahatlerimiz de var.
Kimyasallar bir yana.
Başkaca da oynuyoruz dengelerle.
İşimize nasıl gelirse.
Önceden dağlarda...
Ormanlarda keçiler otlar...
Kayın tomurcukları onların ayağıyla toprağa gömülür...
Ormanlar gürleşirdi.
Ormanlardan...
Yaylalardan...

Çobanlar çekildi.
Yaban hayvanları köylere kadar indi.
Ayının adı söyleniyor.
Görenler var.

Hatta saldırısına uğrayanlar.
Domuz, sürüyle geziyor.
Köy içlerine kadar indi.
Dağ keçisi.
Ah, o avcılar olmasa.
Onlar da çoğalsa etrafta.
Kurt, çakal, tilki...
Daha bir köylü oldular.
Yakında şehir kenarlarına kadar inerler.
[*] [*] [*] [*]
Neden?
Yaz mevsiminde köyler dolar taşar.
Fındık, bağ bahçe.
İnsanlar emek verir.
Kimi tel çeker.
Kimi elektrik verir.
Kimi köpek besler.
Konumuz, sadık olan hayvanlar.
Tedbir alınması güzel.
Kimi barınaktan alır.

Kimi satın alır.
Kimi komşudan yavru alır, besler.
Sadık hayvanlar görevini layıkıyla yerine getirir.
Bağı-bahçeyi korur.
Fındık tarlalarına yaban hayvanlarını sokmazlar.
Fındık toplanır.
Herkes kenara çekilir.
Şehre göçer.
Rezalet bundan sonra başlar.
Kimi, sadık hayvanı komşusuna teslim eder.
Kimi, barınaklara götürür.
En kötüsü ise sokağa salar.
Bu sıralar köyler.
Yol kenarları.
Açlıktan bir deri, bir kemik kalmış köpeklerle dolu.
Yazık...
Üzücü...

[*] [*] [*] [*]
Bu durum, bir nevi hayvan haklarını ihlal değil mi?
Hayvana işkence değil mi?
İnsanlık...
Ya da hayvanlık suçu değil mi?