Düzce'ye bakıp utanan yok mu?

Hafta sonu İstanbul'a gidip/gelirken Düzce'nin çevre yolundan geçtik.

Düzce'nin teşvikli bölge olmasının ardından nasıl hızla geliştiğine bir kez daha şahit olduk. Eski şehir merkezi yerinde dururken, yeni bir yerleşim merkezi oluşturulmuş.

"Teşvik böyle bir şey" demekten alamıyoruz kendimizi.

Zonguldak, yıllardır teşvikli bölge yapılmadı.

Hayal ettiğimiz ne varsa Düzce'de oluyor.

Sanırım Zonguldak'ı yönetenler de buralardan gelip geçerken görüyorlardır.

Zonguldak Merkez'i için bir kurtuluş umudu doğdu.

Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan, hükümetin desteğiyle kenti dönüştürecek. Kilimli'de Başkan Kamil Altun, önümüzdeki yıldan itibaren ektiğini biçecek. Ama bu kente ekonomik girdi sağlayacak iş alanları gerekiyor. Bu da Filyos'da gerçekleşecek.

Altta bir sorun mu var?

Bürokrat kesimini anlamak mümkün değil.

Bir bürokratı görevden almaya kalkın, sanki ondan sonra kurum batacak.

Sanki kendisinden önce devlet işleri yürümüyordu da bu bürokrat sayesinde işler yürür hale geldi.

Hemen bir havaya giriyorlar sormayın.

Görevde kalabilmek uğruna girdikleri şekil, düştükleri durum, kimi zaman insan onuruna yakışmayacak hallere girmelerine neden oluyor.

Başarı varsa kendilerinden, başarısızlık varsa dış etkenlerden kaynaklanıyor.

Ne güzel değil mi?

Koltuğun getirdiği imkanları kaybetmek istemeyenler direniyorlar.

Acaba 'altta' bir sorun mu var?

Yoksa halledilmesi gereken işler mi var?

Bekleyip göreceğiz!

Secaattin Gonca, İsmail Eşref'i aramalı

Eski Zonguldak Belediye Başkanı İsmail Eşref, 7 yıl önce çöken ve iki kişinin ölümüne neden olan Soğuksu Pazaryeri davasında 6 yıl 8 ay ceza aldı.

Eşref, kendisinden sonra görev yapan Secaattin Gonca ve Muharrem Akdemir'in de bu davadan ceza alması gerektiğini belirten bir açıklama yaptı.

Muharrem Akdemir, kimseyi suçlamadan bu cezanın fazla olduğunu belirten açıklamalar yaptı. Secaattin Gonca ise İsmail Eşref'in açıklamasına kızıp gazetecileri suçluyor.

Oysa yapacağı şey, İsmail Eşref'i arayıp böyle bir açıklamaya neden gerek duyduğunu soracak. Bize değil!

Kıssadan Hisse: Gerçek ve Yalan

  1. Yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğru söyler ve

"Bugün hava çok güzel" der.

Gerçek etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler.

Yalan doğru söyler: "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım!"

Gerçek bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar.

Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Bu sırada dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadırlar.

Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.

O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.

Herkesin vicdanı rahatsa, bu kadar kalbi kim kırdı? (Kristin Hannah)