Zonguldak'ta hala görevde olan üst düzey bir bürokrat, işadamının ismini vererek "Onları yazma. Yunan askerinin saldırısına uğradılar. Biraz kendilerine gelsinler. Kayıplarını telafi etsinler" dedi.

"Yunan askeri kim?" dedi. "FETÖ" dedi.

Şimdi Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi, bu üst düzey bürokratımızın Yunan Askeri dediği, FETÖ darbe girişimi iddiasıyla yargıladı, eski bürokratı beraat ettirdi!

Bu olayı nasıl yorumlayacağız?

Halen görevde olan bu bürokratın, işadamını koruma içgüdüsünü merak ediyorum. Tamamen duygusal mı? Hemşehrilik duygusuyla mı?

FETÖ iddiası da ortadan kalktığına göre şimdi biz nasıl davranacağız? Mesela artık bu işadamı hakkında daha rahat haber yazabilecek miyiz?

Biz ne zamandan beri haber yazarken üst düzey bürokratlardan izin alıyoruz? Ülkemiz ne tuhaf hale geldi değil mi?

"At izi, it izine karıştı" atasözü tam da bu durumlar için söylenmiş olabilir mi?

Sanayi kuruluşunda 150 kişi uyuşturucu kullanır mı?

Çok sayıda işçi çalıştıran bir kuruluşun elemanı torbacı olarak yakalanmış!

Yani uyuşturucu madde satan biri de o kurumda çalışıyormuş. Trafik oldukça yüksek.

Sanayi kuruluşundaki uyuşturucu kullananların sayısını belirlemek için rutin sağlık kontrolleri yapılmış.

Yaklaşık 150 kişinin uyuşturucu kullandığı ortaya çıkmış.

Büyük bir şok yaşanmış. Böyle bir çalışmayı ne o sanayi kuruluşu açıklayabiliyor, ne de diğer kuruluşlar.

Uyuşturucu kullanımının hangi noktaya gittiğini göstermek için yazıyorum bu yazıyı.

İçkiye zam geldikçe, uyuşturucuya yönelişin arttığı iddia ediliyor.

Uyuşturucu kaçak olduğu için vergisi yok!

Bu işe bir çözüm bulmak lazım.

Küçük şehrin küçük hesapları

Zonguldak Kömürspor'a destek veren firmalarla ilgili ilginç bir sorun var.

Mesela bir restoran takıma yemek veriyor. Yada konaklama hizmeti veriliyor.

Tüm basın kuruluşları haber yapıyor.

Firmanın reklamı, verdiği yemekten daha fazla tutuyor.

Yani aslında firma, kulübe ayrıca ücret ödemeli. Ama Zonguldak'ta işler böyle yürüyor.

Küçük şehrin küçük hesapları.

Kıssadan Hisse: Kainat Işığı

  1. Yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt'ın, bir bahçeyi tasvir eden tablosu Londra Kraliyet Akademisinde sergileniyordu.

Hunt'ın "Kainat Işığı" adını verdiği bu tabloda geceleyin elinde bir fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıyı vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu.

Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni Hunt'a dönerek: "Güzel bir tablo doğrusu, ama manasını bir türlü kavrayamadım." dedi. "Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu takmasını unutmuşsunuz da.."

Hunt gülümsedi ve ekledi: "Adam herhangi bir kapıya vurmuyor ki! Bu kapı, insan kalbini simgeliyor. Ancak içerden açılabilir. Bunun için dışında kolu yok..."

Günün Fıkrası: Söyledin değil mi?

Erzurumlu rakı içerken canı kadın istemiş. Açmış menejere telefonu " Ahmet abi kadın var mı?" demiş. Menejer "Kadınların hepsi işte. Ama çok iyi bir erkek var, hayatta anlamazsın " demiş. Erzurumlu "İlahi Ahmet abi, biz erkek sevecek adam mıyız?" demiş. Dubleleri devirdikçe canı daha çok çekmiş ve sonunda erkeğe razı olmuş. "Ahmet abi, sen erkeğe söyle hazırlansın ben geliyorum" demiş. Gitmiş, almış otomobille dönerlerken yolda 3 genç bunlara laf atmış, otomobili durdurtmuşlar. Erkek bir hısımla inmiş, 3 gencin pestilini çıkartana kadar dövmüş. Erzurumlu hemen menejeri aramış " Ahmet abi, sen buna kim kimi sevecek söylediydin değil mi?"