Zonguldak kent merkezine bir cami yapılıyor.

2 minareli, 22 kubbeli, 6 bin kişilik bu caminin finansmanı bağışçı müteahhit tarafından karşılanıyor.

Yani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, müteahhide "Zonguldak'taki camiyi sen yapacaksın" demiş, müteahhit gelmiş, işe başlamış.

"Cami yapılacağına..." tartışmalarını rafa kaldıran bir uygulama.

Cami devlet bütçesinden yapılıyor olsa, eleştirilerin haklılık payı olacak.

Yer tartışması, işin başından beri devam ediyor.

Sanırım cami yapıldıktan sonra da bu tartışmalar sürecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her ilde bir büyük cami fikrini hayata geçirmeye çalışıyor.

Bize düşen de Kargo Alanı'na yapılan bu cami oldu.

"Cami yapılacağına stadyum yapılsın" diyen de çıktı.

Ama 10 bin seyircisi var denilen Samsun maçında, biletli seyirci sayısının 3 bin bile olmadığı ortaya çıktı.

Cami bedava olacağı için belki ilgi görür.

Tersini düşünelim:

Acaba camiye giriş ücretli olsa, tablo nasıl değişirdi?

Kıssadan Hisse: Fırtına çıktığında uyuyabilmelisiniz

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Gel gelelim; ne yakındaki köylerden, ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, "Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur" diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp; "Çiftlik işlerinden anlar mısın?" diye sormadan edemedi çiftçi.

"Sayılır..." dedi adam, "Fırtına çıktığında uyuyabilirim..."

Çiftçi, bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip, çaresiz; adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar... Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu:

"Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım..." dedi çiftçi.

Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı:

"Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim..."

Çiftçi, adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu. Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu.

Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı:

"Fırtına çıktığında uyuyabilirim..."

Hisse: Sıkıntılara, zihnen (bilgi, plan), manen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız; fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca... Kızgınlıkla karar almayın, mutluluktan uçtuğunuzda söz vermeyin. İkisi de sarhoşluk anıdır; akıl başta değildir.

Günün Fıkrası: Benimki de onun anası!

Şeyhin biri, türbe etrafında kurulmuş dergahta; kendisine çok yardım eden iyi bir adama el vermiş; "Var git sen de kendi dergahını kur, ama şu topal eşekten başka sana verecek bir şeyim yok" demiş.

Adam önde, topal eşek arkada... Az gitmişler, uz gitmişler; dere tepe derken, eşek zaten yaşlı, ölüvermiş...

Adam eşeği gömmüş, başına oturup kara kara düşünürken, bir kervanbaşı durup sormuş: "Kimin bu mezar, sen ne yapıyorsun?"

Adam; "Çok değerli bir şeyhti, öldü, gömdüm, bırakıp gidemiyorum" deyince, kervandakiler hemen bir türbe inşa etmişler, bizim adam da oranın şeyhi olmuş.

Zaman geçmiş, yeni şeyh ve türbe çok çok ünlü olmuş, eski şeyh de duymuş, ziyarete gelmiş.

Yatma saati gelip, kalabalık dağılıp, yalnız kalınca; eski şeyh, yeni şeyhe sormuş:

"Türbede yatan kim?"

Yeni şeyh "Aman şeyhim... Sus, kimse duymasın. Senin verdiğin topal eşek o" deyince, eski şeyh kahkahayı basmış: "Benim türbedeki de onun anası...!"