Değerli Okurlarım; bu yazımda, 15 yıl kadar önce, ilimize 5-6 yüz kilometre uzaklıktaki bir başka ile giden ve orada belgesellere konu olabilecek büyük işler başaran bir girişimci hemşerimizin başarı hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum!

Bu hemşehrimiz, gittiği o ilde; il merkezine 8-10 kilometre mesafede, o ilin en iyi bilinen plajının ve dinlenme tesislerinin olduğu çok güzel bir koya 3-4 yüz metre uzaklıkta, üstü kestane ve kayın ormanları ile örtülü, altında, yine o ilin bilinen önemli yeraltı mağaralarından birisinin olduğu, eteğinde termal su kaynağı da olan bir tepenin yamacında ve bir köy yerleşim alanının hemen bitişiğinde, terk edilmiş, eski bir taş ocağı sahası bulur.

Ocak, daha önce Karayolları tarafından işletilmekte iken, bulunduğu eşsiz güzellikteki çevreye, civardaki binalara ve yanından geçen mahalle yoluna olan zararları nedeniyle ruhsatı uzatılmayan bir ocak imiş. Karayolları ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının yeni ruhsat müracaatları da reddedilmiş.

Ancak, bu müteşebbis ve becerikli hemşehrimiz, 2004 yılında, bu saha için, ocak işletme ruhsatı almayı başarmış!

Sahaya, kısa zamanda şantiye ve entegre kırma-eleme tesisleri kurmuş. Asfalt ve inşaat malzemesi üretmeye başlamış. Daha sonraki yıllarda, ocak sahasına yakın bir yerde asfalt tesisi de kurmuş ve bu sektörde, ilin önemli bir kuruluşu haline gelmiş.

Bu arada, ocak bitişiğindeki köye, o şehirdeki üniversitenin sağlık kampüsü kurulmuş. Kampüste çok sayıda fakülte ve yüksekokul kurulmuş, öğrenci yurtları açılmış. Bu gelişme ile köy, belediye sınırları içine alınmış ve il merkezinin en hızlı gelişen mahallesi olmuş. Ancak mahallenin, doğru-dürüst hiçbir alt yapısı olmasa da, ocak çevresi ve tüm mahalle yerleşim alanı 10- 15 katlı onlarca apartmanla dolmuş ve halen de dolmaya devam ediyormuş.

Bu gelişmelere paralel olarak, doğal çevreye verdiği tahribatın yanında, çevre sakinlerinin, ocak faaliyetlerinden kaynaklanan aşırı gürültü, toz, patlatmalar ve mahalle yoluna verdiği zararlarla ilgili şikayetleri de gün geçtikçe artmış ve halen de had safhada devam ediyormuş.

Ancak ilgili tüm makamlara iletilen ve mahalli basında da sürekli yer alan bu şikayetlerden ve yakınmalardan, müteşebbis hemşerimizin güçlü mücadelesi nedeniyle olsa gerek, bu güne kadar bir sonuç alınması mümkün olamamış.

SIRADA BETON SANTRALI, BELKİ DE TURİSTİK TESİS KURMAK DA VAR!

Bu girişimci hemşerimiz, bu günlerde, ocak sahasında, bir de beton santralı kurmak istiyormuş. Ancak ocak ruhsat alanı içinde kurmak istediği bu tesis için uygun bir yer yokmuş.

Ocak ruhsat alanı sınırını oluşturan mahalle yolunun altından geçen derenin üstünün doldurulması ve mahalle yolunun bu alana atılması ile sağlanacak sahanın, kurulacak beton santrali için uygun olacağını düşünmüş.

Dereler ile ilgili bu tür işler için Devlet Su İşleri'nden (DSİ) izin alınması gerekirmiş. Ancak dereninin üstünün doldurulması amacıyla yapılacak bir çalışmaya DSİ'den izin verilemeyeceğinin öğrenilmesi üzerine, bu işin 'Dere Islah Çalışması' adı altında yapılması kararlaştırılmış. Bu izin de alınmış. Yapılacak iş DSİ tarafından yapılmasa da, çevreden tepki almaması için, dolgu yapılacak alan çevresine, 'DSİ Dere Islah Çalışması!' yazılı levhalar da dikilmiş!

Bu izin sonrasında, dere ıslahı adı altında, genişçe bir alanda, derenin üstü doldurulmuş. Bu günlerde de (ilişikteki resimlerde görüldüğü gibi) mahalle yolunun buradan bağlanması çalışmaları yapılıyormuş. Ardından da, dere, 60'lık ya da 70'lik plastik büz menfezden verilerek, kazanılan sahaya beton santralı kurulacakmış.

Değerli Okurlarım; bu başarı öyküsünü birlikte dinlediğimiz arkadaşlarımızdan birisi, "Arkadaşlar, bizim zamanımızda, bir köyün muhtarının, ileri gelenlerinden birisinin ilgisi, yardımı olmadan; o köyde bırakınız ev-bark yapmayı, bir karış arazi almak bile mümkün olmazdı. Zonguldak'tan o kadar uzaklıktaki, yabancısı olduğunuz bir yere gideceksiniz. Orada, Karayolları gibi kamu kurumlarına bile verilmeyen bir saha için ocak ruhsatı alacaksınız. Cennet gibi bir bölgeyi, tüm tepkilere rağmen, cehenneme çevireceksiniz! O ilin, bölgenin siyasilerinin, güçlü şahsiyetlerinin yardımı, desteği olmadan bu işlerin mümkün olabileceği düşünülemez" mealinde bir değerlendirmede bulundu. Bu değerlendirmeye, ben de, diğer dinleyenler de katıldık.

Öyküyü dinleyen bir doktor arkadaşımız da, "Aaa, bu kadarı da olamaz! Ben Kozlu Esenköy Mahallesi'nde bir apartmana taşındım. Orada oturduğum apartmanın hemen yakınında, Ilıksu Koyu'na 3-4 yüz metre mesafede, eski Ereğli yolu üzerinde bir taş ocağı işletmesi var. Bu ocağın faaliyetlerinin yarattığı çevre katliamı; yanında, ocaktan çıkan gürültü, toz, dinamit atımları, yol tahribatları nedeniyle yakın çevresini yaşanamaz hale getiriyor. Oturduğum apartmanın yöneticisine durumu sordum. Ne büyük tesadüf! Onun anlattıkları, burada dinlediklerime tıpa tıp uyuyor" mealinde sözler söyledi!

Bir diğer arkadaşımız da, "Ben de Kozlu'da, Çakmakkaya Villaları'nda oturuyorum. Sitenin hemen devamında, 'Sayınlar' denilen bir firmaya ait taş ocağı tesisleri var. Aynı şikayetler ve sorunlar bizim mahallede de yoğun bir şekilde yaşanıyor. Böyle yerlerde neden taş ocağına ruhsat verildiğini; verildi ise, neden hemen bitişiğinde iskana izin verildiğini anlamak mümkün değil. Zonguldak'ta her taraf taş. Acaba taş ocağı için daha uygun yerler bulmak mümkün değil mi?" ilavesinde bulundu.

Bir diğer arkadaşımız da, "Bizim Zonguldaklı girişimci hemşehrimiz akıllı olmasa bu işleri beceremez! Yaptığı dolgunun altından geçen dereye, 60'lık 70'lik plastik menfezi, tıkanacağını bilerek koymuştur. 'Menfez tıkansın. Tıkanınca da bir gölet oluşur. Ben de dolgu ile kazandığım alana, ileri de, bir de, gölet ve orman manzaralı bir turistik tesis yaparım.' diye düşünmüş olabilir! O zaman, çevre katliamı da, çevrede yaşayanların dertleri de son bulur!" fantezisini ortaya attı.

Değerli Okurlarım; bu başarılı hemşehrimizin ve onun gibi girişimci vatandaşlarımızın başarılarının devamını dilerim! Başarı hikayelerini paylaşmak benden, yorum ve değerlendirmeler sizlerden! Yapılması gerekenler de değerli yetkilerimizden! Gereğinin yapılması dileklerimle...