CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz geçen hafta Gazeteciler Cemiyeti'nin Editör Masası'na konuk oldu.

Deniz Yavuzyılmaz, Ak Parti Zonguldak Milletvekillerine, Genel Başkan Yardımcısı ve Bakan olmaları tavsiyesinde bulundu.

Keşke Deniz Yavuzyılmaz CHP Genel Başkan Yardımcısı olabilse . Çünkü yerel siyasetten çok genel siyasetle ilgileniyor. İkameti İstanbul'da. İşi İstanbul'da. Eşi İstanbul'da.

Bakan olmaya gelince. Türkiye'de parlamenter sistem değişti! Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemine geçildi. Bakan olmak için milletvekili olmaya gerek yok, Milletvekili de istifa etmeden bakan olamıyor. Deniz Yavuzyılmaz bunları biliyordur ama ben yine hatırlatmak istedim.

Evet, Zonguldak'ın keşke bakanı olsa!

Keşke siyasi partilerde Zonguldaklı Genel Başkan Yardımcısı olsa!

Keşke Deniz Yavuzyılmaz, CHP Genel Başkan Yardımcısı olsa!

Öyle değil mi Deniz?

Sen evlendin Zonguldak'ı unuttun!

Ama biz seni ve geçmişini unutmadık Deniz!

Zonguldak, bölgenin çöplüğü mü!

Gökçebey'in Bodaç Köyü mevkiinde, ''Baz Biyokütle Enerji Santrali ve Atık Yakma Tesisi'' projesine karşı bölge halkı ayakta.

İlçeden bir heyet Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş'ı ziyaret etmişti. Basına kapalı ziyarette sert tartışmalar olduğu yönünde bilgiler aldık.

Anlamadığım şey şu; Çevreyi, doğayı bu kadar önemseyen Vali Erdoğan Bektaş, bölgenin tüm tavuk pisliğinin Gökçebey'de toplanmasına izin verecek mi?

Neden hep pis işler bizim bölgemize gelir?

Sanayi atığı burada.

Termik santral burada.

Çorlu'nun atığı burada.

İşte biz bu nedenle 'Bu kentin sahibi yok' diyoruz.

Hem bürokrasi hem de siyasi açıdan.

Ak Parti Milletvekilleri ne düşünüyor bu konuda?

Bir konuşsalar da öğrensek.

Mükellefiyet yorgunu bir kentin üzerine bu kadar gelmeyin.

Sesleri çıkmıyor diye bu kadar ezmeyin.

Kıssadan Hisse; BARDAĞIN YARISI...

Birbirine tıpa tıp benzeyen ikiz kardeşlermiş ama karakterleri birbirinden çok farklıymış.

Birisi terlediğinde diğeri üşür, biri oynamak istediğinde diğeri uyurmuş.

Birisi her şeyde olumlu bir yan bulan bir iyimser/optimist, diğeri ise bir kötümser/pesimistmiş.

Yaş günleri geldiğinde, babaları onların tepkilerini görmek için bir plan yapmış.

Kötümser olan oğlunun odasını akla gelebilecek her türden yeni ve heyecan verici oyuncakla doldurmuş.

İyimser oğlunun odasına ise at pislikleri bırakmış.

Çocuklar odalarına gidip de sürprizleri gördükten sonra, baba önce kötümser oğlunun yanına uğramış ve onu oyuncakların ortasında oturup ağlarken bulmuş.

Merakla sormuş:

"Neden ağlıyorsun?"

"Bu kadar oyuncağın nasıl çalıştığını anlamak zorundayım! Çalıştırmak için onlara pil takmam gerekecek ve nasıl durmadan pil takacağım? Üstelik arkadaşlarım onları isteyecek! Zaten bu oyuncaklar zamanla kırılacak!" diye cevap vermiş kötümser çocuk.

Baba hayretle odadan çıkıp iyimser oğlunun kapısını aralamış.

Küçük oğlan sevinç içinde zıplıyor, şarkılar söylüyormuş.

Babası sormuş:

"Niçin bu kadar mutlusun?"

Çocuk yüzünde kocaman bir gülümsemeyle cevap vermiş:

"Odamda at pislikleri olduğuna göre, buralarda bir yerde, beni bekleyen bir tay olmalı!"