Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye'de güvenli bölge oluşturmak için başlattığı operasyon sürüyor.
Ve ülkece böylesi zor bir dönemde, dostumuzu/düşmanımızı daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz.
Avrupa'nın iki yüzlülüğün biliyorduk.
İran'ı anlayabiliyoruz.
Ama Filistin ve KKTC'den gelen açıklamalar, içimizi acıttı.
"Dost, kötü günde belli olur" diye boşuna söylememiş atalarımız.
Azerbaycan, Pakistan, Katar.
Veto etmese de AB'nin hazırladığı bildiriyi geciktiren Macaristan'a da teşekkürler.
Yazın kenara.
Unutmayın bu ülkeleri.
Hüseyin yok, Muharrem yok!
Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan'ın "Zonguldak'ı atanmışlar değil, seçilmişler yönetecek" açıklaması çok önemli.
Seçilmiş milletvekili aleyhine yayın yaptıran bürokratların olduğu bir kentte yaşıyoruz biz.
Siyasetçinin kendisine söylediğini gazeteciye anlatan bürokrat mı olur Allah aşkına?
Sonra büyük şehirlere gitmeyi hayal ediyorlar.
Büyük şehre gitmek için, büyük düşünmek lazım!
Gidemeyince de sızlanmamak lazım!
Gidemeyişine politikacıları bahane etmemek lazım!
Artık Hüseyin yok, Muharrem yok!
Devrin değiştiğini anlamak lazım!
Ali Kemal Karaca kaç lira eder?
AK Parti Zonguldak İl Genel Meclisi Üyesi Ali Kemal Karaca, Ereğli'deki Kayalıdere Şelaleleri gezisi sırasında ayağının kayması sonucu uçurumdan yuvarlandı.
Kendilerini muhtar kurtardı.
Allah korusun; daha kötü bir şey olabilirdi.
Bu olayı haber yapmış; sonra da yöreyi bilen, o toprağın insanlarının İl Genel Meclisi Üyesi yapılması gerektiğine vurgu yapmıştık.
Ve eklemiştik:
Kozlu Belediyesi eski Başkanı Kerim Yılmaz'ın da İl Genel Meclisi Üyesi olması yanlış.
Daha önce Abdullah Karagüzel için de aynı şeyleri yazmıştım.
Bu yazıdan sonra Ali Kemal Karaca, sosyal medyada gaza gelmiş; "Yazana değil, yazdırana bak" türünden yorumlar yapıp, kendisini para karşılığı yazdığımızı ima etmiş.
30 yıldır bu mesleği yapan bir gazeteci olarak; Ali Kemal Karaca için, kimsenin para vermeyeceğini belirtmek isterim!
Ali Kemal Karaca...
Senin için kim, niye para versin?
Yaşına hürmeten fazla bir şey söylemiyorum!
Sen ne demek istediğimi anlamışsındır!
Öyle etçinin, sucukçunun gazına gelme, sakata gelirsin!
Kemik suyu yaparlar seni!
Günün Fıkrası: Urfalı
Deniz yolculuğu yapmak isteyen üç arkadaşın bindikleri vapur, bir kaza nedeniyle okyanusun ortasında batar.
Bir köpekbalığı olay mahalline dalar ve karşısına ilk çıkana; "Nerelisin?" diye sorar.
"Çorumlu" der demez hemen onu yer.
İkinciye sorar:
"Nerelisin?"
"Samsunlu" der.
Onu da yer.
Sıra arkada titreyen üçüncüye gelir:
"Nerelisin?"
"Urfalı."
"Atla lan sırtıma" der köpekbalığı ve adamı kıyıya bırakır.
Adam merakla sorar:
"Niye beni bıraktın?"
"Çabuk git p...." der köpekbalığı; "İki hafta önce bir Urfalı yedim, hala gözüm (!) yanıyor!"
Kıssadan Hisse: Terazi
Yaşlı adamın eşi, evde tereyağı yapıyordu.
Kocası ise her gün, tereyağını yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor, onunla geçiniyorlardı.
Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu.
Ancak bir gün bakkal; "Acaba..." dedi ve adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu.
900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve içinden "Yarın geldiğinde bunun hesabını sorar, bir daha da ondan alışveriş yapmam" diye geçirdi.
Ertesi sabah yaşlı adam, elinde tereyağıyla içeriye girdi.
Bakkal, sert bakışlarıyla "Bir daha senden tereyağı almayacağım" dedi.
Yaşlı adam, üzülerek; "Efendim, bir yanlışım mı oldu" dedi.
Bakkal yanıtladı:
"Efendi, senin bana verdiğin tereyağını tarttım, 900 gram geldi. Ayıp değil mi bu yaptığın?"
Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve cevap verdi:
"Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık, onu tartı olarak kullanıyoruz..."
Bakkal, utancından ne yapacağını şaşırdı.
[*] [*] [*] [*]
Böyledir işte dünya...
Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen, o ağırlıkta kıymet bulursun.