Yollarımız bozuk.

Elektrikler doğru-dürüst yanmaz.

Suyu hak getire.

Sağlık ocağı, okul nerede?

İşimiz Allah'a kaldı, biz de geri kaldık.

Köyde iki cami, bir imam.

Bir Cemevi, bir de "vekil dede" var.

Bir dernek.

Bir kooperatif.

Bir de harabe okul.

Muhtarlık binası emanet.

Yine de seviyorum köyümü.

Bayramlarda en çok, köyün geri kalmışlığını seviyorum.

Neden?

Eskiyen adetlerimizden misafirperverlik.

Dayanışma.

Birlik-beraberlik (imece).

Vs. gibi hasletler halen yaşıyor.

"Sıla-i Rahim"den uzaklaşmak yasak Akköy'de.

Onun için her bayramda eniği-cücüğü.

Büyüğü-küçüğü herkes köyde.

Bugün nasip olursa yola çıkıyorum.

Arife günü mezarlık temizliği yapacağız.

Çocukları yıkayacağız, bir arpa boyu büyüsünler diye.

(Yaptığı işlerde bir arpa boyu yol alamayanlar gelirse onları da yıkarız. İşleri açılır...)

Halamlar ve ablamlar bayram gecesi kesin bize gelirler.

Hoş sohbet.

Muhabbet.

Yeme-içme.

Derken en sonunda işin başını hocalar bağlar.

Kur'an okumasını bilen biri "aşır" okur ve herkes köşesine çekilir.

Bayram sabahı camiye doğru hareket başlar.

Namazı-niyazı terk etmeyenler sabah namazını camide cemaatle kılar.

Cuma'dan Cuma'ya Allah'ın huzuruna çıkanlar, bayram vaazını kaçırmaz.

Bayram'dan Bayram'a camiye giden Bektaşiler kesinlikle Bayram Namazı'na yetişirler.

Namaz bitiminde köyün en büyüğü caminin önündeki bayram yerinde dikilir.

Büyükten küçüğe bayramlaşılarak kocaman bir halka oluşturulur.

Sonra camiden çıkanlara sabah kahvaltısı.

Bu arada bayram yerinde köylünün ortaklaşa aldığı kumanyalar ocağa konulmaya başlar.

Öğleye kadar herkes evine çekilir.

Evlerde bayramlaşma olur.

Erken davrananlar kurbanlarını keser.

Öğleye doğru bayram yeri şenlenmeye başlar.

İnsanlar birer-ikişer bayram yerine doğru akmaya başlar.

Burada da bayramlaşma faslı devam eder.

Sabah namazda görünmeyenlere kibarca sorulur;

- Ne zaman geldin?

Ve mazeretler sıralanır.

Sabah kalkamadım, uyuyakalmışım, yeni geldim vs...

Bu arada bayram yerinin yemekleri hazırdır.

Önce hoca bir "aşır" okur.

Sonra gençler yemek dağıtımına başlar.

Ve sonra yine Kur'an ile kapanır yemek faslı.

Bu işler İkindi'ye kadar sürer.

Sonra kurbanını kesememiş olanlar kurban kestirir.

Arife Günü mezar ziyaretine gidemeyenler, mezarlıklara gider.

Akşam köyde ne bayram kalır ne seyran...

Misafirler ağırlanır.
Ertesi gün komşu köylere bayrama gidilir.
Dördüncü gün herkes tarla-takın'a gider.
Hayat normale döner.
Eskiye.
Geriye.
Bir-iki hafta bayram muhabbetleri.
Sonra köy kendi kaderiyle baş başa.

Eğer yolunuz düşerse, farklı bir Kurban Bayramı yaşamak isterseniz; Bayram'ın birinci günü Akköy'ü ziyaret edin.

Tanıdığınız olmasına gerek yok.. Rastgele bir kapıyı çalın.

İçeride sizden birini mutlaka bulursunuz.

Bayramınız mübarek olsun.

Bayrama gitmek

Temel ile Dursun bayramda memlekete gitmek için otobüs terminaline gelirler fakat hiçbir yerde bilet bulamayınca Trabzon'a kadar yürümeye karar verirler.

Terminalden çıkarken garajın yanında sefere çıkmak için bekleyen park halindeki otobüsleri görürler.

Şöyle bir etrafa bakınan Temel, Dursun'a der;

"Ula Dursun Trabzon'a kadar yürümek zor olur, gel şuradan bir otobüs çalıp onunla gidelim."

Dursun hemen, "Tamam" der.

Temel içeri girer, Dursun ise dışarıda gözcülük yapıp etrafı kontrol etmeye başlar.

Aradan 40 dakika geçer, Temel yok. Tam sabırsızlanıp içeri girecekken park alanının arkalarından bir motor sesi gelir ve Temel otobüsle dışarı çıkar.

Dursun hemen atlar otobüse.

Temel'e sorar;

"Gardaşum, neden bu kadar geç kaldın?"

Temel şöyle cevap verir;

"Ula sorma, Trabzon'a giden otobüsü en arkaya koymuşlar."