Japonlar ne Hıristiyan, ne Musevi, ne de Müslüman'dır.

Ne peygamberleri ne de kutsal kitapları var ama inandıkları insani değerler ile bütün dünyaya ders verdiler. Demek ki insan olmak, başka bir şey.

SON TSUNAMİ FACİASINDAN SONRA JAPONLAR'DAN ÖĞRENİLMESİ GEREKEN 10 TEMEL İLKE;

1 . AĞIRBAŞLILIK

Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ızdırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceltildi...

2 . ONUR

Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. Sakinlikleri övgüye değer...

3 . YETENEK

Örneğin, inanılmaz mimarileri. Binalar sallandı ama yıkılmadı...

4 . ERDEM

İnsanlar sadece o anda gereksinimleri olanları aldılar, herkes bir şeyler alabilsin diye...

5 . DÜZEN

Hiçbir dükkanda yağmalama yok. Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırları var...

6 . ÖZVERİ

50 çalışan, deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?

7 . DUYARLILIK

Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. Güçlüler zayıflara baktı...

8 . EĞİTİM

Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. Aynen de yaptılar...

9 . MEDYA

Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler...

10 . VİCDAN

Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar."

Bu analizi beğendiğim için sizlerle paylaştım.

Bir Japon siyasetçinin adı yolsuzluğu karışsa adam intihar ediyor. Türk siyasetçi istifa bile etmiyor!

Osman Gazi Köprüsü'nün yapımında hata yapan Japon mühendis, anında intihar etti. Bizde olsa elli tane bahane bulur, üstelik terfi ettirilirdi.

Şimdi gelelim analizimize:

Allah'ımız var, kitabımız var, peygamberimiz var. Peki Japonlardaki ilkeler, erdemler neden bizde yok?

Erdemli, onurlu, vicdanlı, eğitimli, çalışkan, duyarlı, özverili, düzenli bir insan olmalıyız.

Şimdi diyeceksiniz ki; Allah'a, kitaba ve peygambere inanan insan zaten düzgün olur!

Bırakın dünyayı, bırakın Türkiye'yi, gelin Zonguldak'a!

Allah'ı, kitabı, peygamberi kullanıp, devleti, milleti soyanların baş tacı yapıldığını çok net biçimde göreceksiniz.

Böylelerine sahip çıkan politikacılar ve bürokratların da Allah'ı, peygamberi, kitabı var biliyoruz.

Daha ne dememi, ne yazmamı istiyorsunuz?

33 bin liralık veresiye defteri

Aydın'da adı gizli tutulan bir hayırsever, mahallenin bakkala olan 33 bin liralık veresiye defterini satın almış.

Peki, siz Zonguldak'ta böyle güzel bir haber duydunuz mu hiç?

Dünyanın her yerinde 'iyilik' bulaşıcı iken bizde 'kötülük' bulaşıcı hale gelmiş.

Bizim hayırseverlerimizin çoğunluğu, yaptıklarının bilinmesini isteyen türden.

Cami yapacaklar, tabela çakacaklar.

Okul yapacaklar, tabela çakacaklar.

Hastanede oda yapacaklar, tabela çakacaklar.

Hadiste "Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek" diyor ama!

Biz göstermeden duramıyoruz!

Günün Şiiri:

İnsanlar çadırın örtüsünü alsın,

Yattığın yer döşek mi anlarsın.

Hele şu toz duman bir dağılsın,

Bindiğin at mı eşek mi anlarsın.

Yusuf Tuna

Günün Fıkrası: Neden boşandım?

Geçen hafta doğum günümdü. Karım, doğum günümü kutlamadı. Annem, babam ve çocuklarım da unuttu. İşe gittim hatta iş arkadaşlarım da kutlamadı.

Odama girdim sekreterim, "Doğum gününüz kutlu olsun müdürüm" dedi.

Kendimi çok iyi hissettim bir an. Beni akşam yemeğine davet etti. Yemekten sonra evine davet etti, gittik. Sonra bana "5 dakikalığına yatak odama gitsem olur mu?" dedi, "tamam" dedim.

Ve beş dakika sonra elinde pasta, yanında karım, çocuklarım, annem, babam, çalışma arkadaşlarım odadan çıkarak "Sürprizzzzzz" dediler.

Ben ise koltukta oturuyordum.... Çıplak!