Gökçebey Belediye Başkanı Vedat Öztürk hakkında manşetler şöyle: Vedat Öztürk aklandı.

Ne olmuş da aklanmış?

İçişleri Bakanlığı Müfettişleri, belediyede denetim yapmış, soruşturmaya konu olacak bir olay bulamamış.

Eeeeee, aklanmış.

Peki, Vedat Öztürk Ak Parti'den ve Gökçebey Belediye Başkanlığı'ndan neden istifa etmişti?

Yolsuzluk mu?

FETÖ mü?

Görevi kötüye kullanma mı?

Hiçbiri.

Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Zeki Tosun, Gökçebey Belediye Başkanı Vedat Öztürk'ü aradı, Kadırga Yokuşu'ndaki mağazasına davet etti.

Önüne telefonu uzattı, fotoğrafları gösterdi ve istifasını istedi.

Vedat Öztürk hiç direnmeden istifasını verdi.

Hem partiden hem de belediye başkanlığı görevinden istifa etti.

Peki, o telefondaki fotoğraflarda ne vardı?

Vedat Öztürk'ün Ak Parti'den istifasını anlayabiliyoruz.

Ama Belediye Başkanlığı'ndan neden istifa etti?

Vedat Öztürk'ü istifaya götüren fotoğraflar neydi?

Eğer bu fotoğraflar nedeniyle istifa etmişse bugün yapılan "Vedat Öztürk aklandı" haberleri neyin nesi?

Zeki Tosun, Vedat Öztürk'ün neden istifa ettiğini açıklasa da tarih yanlış yazılmasa.

Bizim derdimiz Vedat Öztürk'ü rencide etmek değil.

Sadece kamuoyunun gerçeği bilmesini sağlamak.

Kıssadan Hisse: Keramet sende olsaydı!

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti...

Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu... Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama? merhaba? dedi. Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı. Kadın...? beni tanımadın mı? dedi. Adam...? hayır tanımadım? dedi. Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben; seni şair yapan kadın... Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi...? Keramet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu..."

Günün Fıkrası: Anneler kül yutmaz!

Hasan, kız arkadaşı ile birlikte yaşadığı eve, annesini akşam yemeğine davet etmiş. Yemek sırasında anne hep Hasan'ın ev arkadaşının ne kadar çekici olduğunu düşünmeden edememiş. Yemek boyunca oğluyla kız arasında neler olduğu konusunda meraktan çıldırıyormuş. Bunu fark eden Hasan, 'Anneciğim, Ayşe ile aramızda inan hiçbir şey yok. Biz sadece ev arkadaşıyız...' demiş.

Bir hafta kadar sonra Ayşe Hasan'a sormuş: "Annenin yemeğe geldiği geceden beri çorba kepçesini bir türlü bulamıyorum. Nerede olduğu konusunda bir fikrin var mı? Sence annen almış olabilir mi?"

Hasan cevap vermiş; "Aldığını sanmıyorum, ama bir e-mail gönderip ona sorayım..."

Annesine şöyle yazmış:

'Anneciğim, sana aldın demiyorum, almadın da demiyorum, ama gerçek şu ki bize yemeğe geldiğinden beri çorba kepçesi kayıp...'

Birkaç saat sonra annesinden bir e-mail gelmiş: 'Sevgili oğlum, sana Ayşe ile yatıyorsun ya da yatmıyorsun demiyorum. Ama gerçek şu ki kendi yatağında uyuyor olsaydı şimdiye kadar çorba kepçesini çoktaaaaan bulmuş olmalıydı!'