Saygıdeğer Pusula Gazetesi okuyucuları;

Bugün, neredeyse desteklenmez ise hepimizde düşük çıkan bir vitaminden; nam-ı değer vitaminD'den bahsedeceğiz. Aslında hücre içine girip DNA üzerinden çalışabilmesi ve kendi vücudumuzda üretilebilmesi sebebiyle, bir vitaminden çok hormon özellikleri gördüğümüz vitaminD; depresyondan kansere, grip olma sıklığımızdan kemik erimemize, tiroid fonksiyon bozukluklarından obeziteye kadar birçok sorunumuzun içinde.

Peki neden son yılllarda D vitamini eksiklikleri çok arttı?

En büyük sebebi; vücudun güneşten aldığı UVB ışınlarıyla temasının azalması. UVB ışınları tam öğle saati güneş tepedeyken ortalama 11.00 - 14.00 arası gelen ışınlardır ve hepimiz genellikle öğle saatlerinde güneşten kaçarız. Ya da yüksek koruyuculu güneş kremleri ile güneşin etkilerini engelleriz. Oysa ihtiyacımız olan; bu dik gelen ışınlardan, günlük ve koruyucusuz olarak 15-20 dakika faydalanmaktır. Deniz kenarı veya kumsal şart değil; evimizin balkonu, yakındaki park gibi bir yerde kollarımızın içleri, yüzümüz bile güneş görse yeterlidir. Bir de güneşlendikten sonra en az 1 saat sabun ve şampuanla yıkanmamalıyız; bu durum, vitaminin üretimini azaltıyor.

Bir enteresan bilgi daha vereyim: En çok cilt kanseri yapan ışınlar, eğik açıyla gelen güneş ışınları yani sabah veya akşamüstü gelenlerdir. Öğle güneşi yakar, ama kanser etkisi pek yoktur. Bunun dışında; cilt rengi koyulaştıkça, yaş arttıkça, kilo aldıkça vücudumuzun D vitamini üretme kapasitesi azalır. Besinlerle alınım ise, ihtiyacımızı karşılayacak oranlara hiçbir şekilde çıkamaz, ama hangi gıdada daha çok D vitamini var diyecek olursanız; balık, yoğurt, peynir, kefir, sakatat, yumurta, hayvani yağlar olarak sıralanabilir. Ama sizin yumurtadan vitamin D alabilmeniz için, onu yumurtlayan tavuğun da güneş altında dolaşmış olması gerekir, çiftlikte suni ışıkla vitamin D üretilmez.

Kısacası işimiz zor.

Hatırlatmak istediğim bir başka konu ise; cam arkasından gelen güneş ışını D vitamini üretmez, camları açacağız.

Hepimiz susuz yaşanmayacağını biliriz de, güneş ışınları olmadan yaşanamayacağını pek bilmeyiz. Güneş ışığı olmadan hayat mümkün değildir. Güneş ışığı, hücre içine nüfuz eden yegane ışıktır. Güneş ışığı, diğer ışıklarda bulunmayan gerekli kati spektral frekansları içermektedir. Burada en önemli nokta; doğru kırmızı ışık ve kızıl ötesi ışık kombinasyonudur ki; hücrelerimizin enerji santralleri olan mitokondrilerde yaşam için gerekli enerji üretimi sağlansın.

Yeri gelmişken; D vitaminine biraz ara verip, son dönemlerin en önemli bilim insanlarından biri olan Hartmund Müller'in, güneş ışınlarının bu frekanslarını kullanarak icat ettiği Beat Light Therapy cihazından da bahsetmek istiyorum.

Burada birinci olay, hücre içine girme özelliği olan tek dalga boyunun, güneşin de frekansı olan 645 nanometre ile hücrenin kapılarını açmasıdır. Sonra da kızıl ötesi ışın (840 nanometre) hücre içine mitokondriye nüfuz ederek ATP (enerji) üretimini artırır ve ilgili proton terapi rezonansını hücre içine iletir. Değişik frekanslar kullanılarak ağrı tedavileri, fibromiyalji, immün sistem dengelenmesi, öğrenme kapasitesinde artış, alerjik reaksiyonlar, kırık ve vücudun problemli dokularının iyileşmesinin artışı, kronik stres tedavisi, böbreküstü bezleri, böbrek, karaciğer, barsak dengelenmesi, enfeksiyon ve otoimmün olayların baskılanması, kanser tedavisi destekleri, sinir sistemini yenileme ve dengeleme gibi pek çok konuda inanılmaz etkiler gösteriyor. Ben de tedavilerimde bu frekansları başarıyla kullanıyorum, quantum fiziğinin eşsiz çalışma prensiplerini anlama yolunda ilerliyorum.

Yine dönelim D vitaminine...

Sağlıklı bir vücut için 50-70ng/ml vitamin D kan seviyesi olması gerekir. Ancak kanser, kalp ya da kronik bir hastalıkla mücadele ediyorsak; bu değer 70-100 ve hatta 120'ye kadar yükselebilir. Çünkü bu yükselen değerler, vücudun savunma sistemine; bu bin bir illet ile çarpışırken doping etkisi yapacaktır. Yılda ideali iki, ama en az bir kez D vitaminimize baktırmalıyız. D vitamini eksikliğinde görülen hastalıkları sayacak olursak; kanser, hipertansiyon, otizm, obezite, tip 2 diyabet, multipl skleroz, enflamatuar bağırsak hastalıkları, haşhimoto tiroiditi, erken yaşlanma, egzama, uyku bozukluğu, kas ağrıları, fıbromiyalji, kısırlık, depresyon, alzheimer hastalığı, osteoporoz diye epey uzayarak gider.

Özellikle kış aylarında daha az güneş görmemiz, D vitamini seviyelerini düşürür; buna bağlı olarak savunma sistemimiz zayıflar ve daha kolay soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara yakalanırız. D vitamini seviyemizi dengelememizin; gripten korunmada, aşılardan daha etkili olduğunu biliyor musunuz?

Multivitamin haplarının içindeki çok küçük miktardaki D vitaminleri, kimsenin dişinin kovuğuna bile gitmez. Ortalama bir yetişkinin günlük ihtiyacı, son çalışmalara göre 4500 ünite civarında. Hele bir de açık varsa, piyasadaki 300 bin ünitelik ampullerle kapatılabilir. D vitamininin vücutta doğru kullanılabilmesi için K2 vitamini ve magnezyuma da ihtiyaç vardır. Bunlar düşükken D vitamini, istenmeyen bölgelerde (eklemlerde ve damar çeperlerinde) kalsiyum birikimine neden olur ve çok zararlı etkiler ortaya çıkarabilir. K2 vitamininin doğal yolla sentezi için de iyi bir bağırsak florası gerekir. Onun içinde doğru beslenme, dengelenmiş stres, doğru yaşam alışkanlıkları lazımdır. Ders anlatırken hep söylediğim bir cümle vardır: "En iyi tohum bile çölde yetişmez." Bir hastaya sadece doğru ilacı vermek yetmez, evi rutubetli mi, doğru besleniyor mu, morali iyi mi; hepsi bir bütünün parçalarıdır.

Bugünkü amacımız; D vitamini ve güneş ışınları ile ilgili bir farkındalık yaratmaktı. Ancak kesinlikle tek boyutlu düşünüp, doktorunuza danışmadan D vitaminine yüklenmeyin. Fazlasının da pek çok yan etkisi olabileceğini unutmayın. Bulduğunuzda güneşlenin, bulamadığınızda doktorunuzun tavsiyesi doğrultusunda D vitamini, magnezyum, K2 vitamini alın. Hiç kalsiyumdan bahsetmedin diye düşünürseniz; çok özel durumlar dışında zaten klasik beslenmemiz kalsiyumla doludur. Kalsiyumun vücutta kullanılması için de, yukarda bahsettiğimiz üçlüye ihtiyaç vardır. Bu üçlü düşükken, ne kadar kalsiyum verseniz de; vücut ondan yeterince faydalanamaz

Sağlıklı ve bol güneşli günler dileklerimle.