Nahiv alimi...
Arapça'yı iyi bilen...
Gramer bilgisi konusunda alim.
Boğazı geçmek için sandal kiralar.
Kibirli.
İnsanlara tepeden bakar.
Alim (!)...
Sandal kıyıdan açılınca, sandalcıya sorar.
- Sen nahiv bilir misin?

-Yok beyim!
Ben ekmeğini kürek çekerek kazanan biriyim.
İlim tahsil etme imkanım olmadı.

Nahiv alimi, biraz daha kasılır.
- Ömrünün yarısı boşa gitmiş.
Nahiv alimi böbürlenir.
Sandalcı küreklere asılır.
Tam boğazın ortasına gelirler.
Kuvvetli bir fırtına çıkar.
Sandal savrulur.
Bir oraya...
Bir buraya...
Dalgalar arasında batar-çıkar.
Sandalcı, alime sorar...
- Yüzme bilir misin?
- Hayır, bilmem.
- Birazdan sandal batacak.
Bu fırtınaya daha fazla dayanamaz.
Senin ömrünün hepsi boşa gitti.

Kibir gider.
Böbürlenme biter.
Yerini korku alır.
Ecel terleri dökülür.
Sandalcı, alime döner...
- Ben nahiv (gramer bilgisi) bilmem.
Ancak mahiv (kalpteki fikri yok etmek, tevazuu) bilirim.
Keşke sen de biraz öğrenseydin.

[*] [*] [*] [*]
Zonguldak...
Boğazda fırtınaya yakalanmış sandal gibi.
Batıyor.
Çıkıyor.
Dalga nereden vurursa.
O tarafa gidiyor.
Bazen dalgalar, tutup yukarı kaldırıyor.
Sonra birden, altından çekiliyor sular.
Ortadan ikiye ayrılacak şekilde, sert düşüşler yaşıyor.
Çakılıyor.
Zaman, böyle akıp gidiyor.
Bir fırtınadır vurmuş.
Ne diniyor.
Ne deviriyor.
Ne batıyoruz.
Ne çıkıyoruz.
Cebelleşip duruyoruz.
Bundan dolayı hep tedirgin.
Mücadele...
Huzursuzluk...
Umut...
Karmakarışık duygular içinde bir şehir.
[*] [*] [*] [*]
Zaman zaman çok ağır misafirlerimiz oluyor.
Her konuyu bilen insanlar.
Ellerinde bir kurtuluş reçetesi.
Kendi bildiklerini...
Halkın bilmediklerini...
Boşa geçen zamanı hatırlatıyorlar.
Yitip giden günleri...
Geri gelmeyecek kayıpları...
Sanki Zonguldak, hiç bunları yaşamamış.
Görmemiş.
Bilmiyor.
Tek onlar biliyor.
Bize hatırlatıyorlar.
İyi de...
Siz Zonguldak'ı ortaokul kitaplarında, kömür madeni ile ilgili bir şehir olarak bilirken...
Ya da sosyal bilgilerde...
Tarih kitaplarında cumhuriyetin ilk vilayeti Zonguldak diye bilirken; Zonguldak halkı, sizin sözünü ettiğinizi en yoğun şekilde yaşıyordu.
Anladık...
Çok biliyorsunuz.
Giderken de boş gidiyorsunuz.
Bari biraz tevazu...
Eğer mümkünse...
Yaşadığınız şehre biraz değer katın.