Şimdi şöyle biraz geriye gidin.

Genç bir işadamı, dolandırıldığını iddia ederek Pusula'ya manşet olmuştu.

Sonra dolandırıcılıkla suçlanan kişi ortalığı ayağa kaldırdı.

Bazı medya kuruluşları da bu kişinin peşine takıldı.

Kaymaz Taşımacılık Turizm Otomotiv Hizmet İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi Şerafettin Kaymaz, mal varlığının tümüne ihtiyati haciz konmasına neden olan çekle bir ilgisinin olmadığını, çekteki kaşe ve imzanın da kendisine ait olmadığını bağıra bağıra söylüyordu.

Ama dinleyen olmadı.

Şerafettin Kaymaz, genç yaşta intihar etti.

Kaymaz Taşımacılık ile Çebi Grup arasındaki ihtilafa Adli Tıp Kurumu nokta koydu.

Adli Tıp Kurumu uzmanlarının hazırladığı rapora göre; iki firma arasındaki davaya konu çeklerdeki imzaların, Şerafettin Kaymaz'ın eli ürünü olmadığı tespit edildi.

Biliyorsunuz; bu haberleri yazdığım için ben de Yasin Hamzaçebi'nin adamlarının saldırısına uğradım.

Bir can gitti, bir can yandı.

Peki şimdi ne olacak?

Adalet nasıl sağlanacak?

Mahşere mi kalacak?

Gözü yaşlı eşin, babasına hasret çocukların hesabını kim soracak?

Sizde vicdan var mı?

Pusula, Yasin Hamzaçebi'nin CEO'su olduğu grup şirketlerinin mağdur ettiği kişi ve kurumlarını yazdıkça devletin ilgili kurumları sağıra yattılar.

Bir işadamı dolandırıldım dedi; "Sen iklimi bozuyorsun" dediler.

Biraz daha yazınca; "Sen para istiyorsun" dediler.

Gelinen noktada Pusula'nın Yasin Hamzaçebi ve Çebi Grup hakkında yazdığı haberlerin tümü doğru çıktı.

Hani en son Yasin Hamzaçebi'nin adamları tarafından saldırıya uğradık ya!

Şovmence yaklaşan bazı bürokratlar vardı.

İklimden, mevsimden, hava durumundan filan söz ediyordu.

Adli Tıp'tan gelen rapor, hem Pusula'yı haklı çıkardı, hem de borçlandırıldığı için intihar eden Şerafettin Kaymaz'ı.

Sahi; sizde vicdan var mı?

Kıssadan Hisse: Kendini beğenmiş!

İki horoz yavrusu, gübre yığınının üzerinde kavga etmektedir.

Bir tanesi güçlüdür, diğerini yener ve gübre yığınından aşağı atar.

Bütün tavuklar bu horozun başına toplanıp, onu övmeye başlarlar.

Horoz; güç ve şöhretinin, yandaki bahçe tarafından da bilinmesini ister.

Ahırın tepesine çıkar, kanatlarını çırpar ve yüksek sesle öter.

"Hepiniz bana bakın. Ben galip horozum. Dünyadaki başka hiçbir horoz benim gücüme sahip değildir" der.

Bir kartal, onu pençeleriyle öldürüp yuvasına taşırken; horoz daha sözlerini bitirmemiştir bile.

Leo Tolstoy (Masallar)

Günün Fıkrası: Boğa kazandı

Adamın biri, Madrid'in en şık lokantalarından birine oturmuş yemek yiyecek, mönüyü inceliyor. Tam bu esnada, yandaki masalardan birine muhteşem bir yemek gelmiş. Böyle çeşit çeşit garnitürün içine oturtulmuş, nefis bir sosla bezenmiş iki koskoca lop et parçası, mis gibi de kokuyor...

Garsonu çağırmış adam, "Gözüm kaldı şu beyin yediğinde, bir porsiyon da bana getirin lütfen!" demiş.

- 'Ahhh', diye cevap vermiş İspanyol garson,

, 'Görüyorum ki Senyor Madrid'li değil. Bu lokantamızın dünya çapında bir spesyalitesidir. Ancak haftalarca önceden sipariş vermek gerekir...'

- Yapmayın ya! Peki nedir bu ayıptır sorması?

- Bu, Senyor, boğa yumurtasıdır. Hemen karşımız arena biliyorsunuz, boğa güreşinde öldürülen boğanın yumurtalarıdır bu! Ama haklısınız, nefis bir yemektir...

- Tamam tamam, demiş müşteri, önümüzdeki ay iş icabı tekrar Madrid'e geleceğim. Şimdiden yerimi ayırtın ve "boğa yumurtası" spesyaliteniz için bana bir rezervasyon yapın!

Burnunda o nefis koku, bir ayı zor geçirmiş adam. Koşa koşa Madrid'in merkezindeki o meşhur lokantaya atmış kendini akşam, garsona kim olduğunu hatırlatmış, peçeteyi yakasına sıkıştırmış, başlamış beklemeye...

Beş dakika, on dakika... Önce yine o mis gibi koku, derken garson elinde kocaman tabakla gelmiş, yine nefis garnitür, mis gibi bir sos ve ortada... iki küçücük lop et parçası.

- Bu ne, diye isyan etmiş adam. O müşteriye getirdiğiniz tabakta koskoca iki et parçası vardı..

'Ahh Senyor', demiş garson, 'Madridli olmadığınız nasıl da belli... Bu bir kısmet meselesi, bu sefer maalesef boğa kazandı!.

Günün Sözü:

Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, sana ahlak dersi verir. Fransız Atasözü