Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan'ın göreve gelir gelmez hızlı bir tempoyla hizmetlerin içine girmemesi eleştiri alıyor.

Başkan, bu yavaşlığı kadro oluşturmaya bağlıyor.

Ama yeni bir kadroya gerek kalmadan çözülecek işler de yapılamadı.

Asfalt ihalesi iptal edildi.

Yine aynı firma aldı.

Kaybedilen zaman geri gelmedi.

Başkan, "Nasıl olsa önümüzde 5 yıl zaman var" gibi davranıyor.

Ama öyle değil.

Senet ile seçimin günü hemen gelir.

Bir de "Nasıl başlarsan, öyle bitirirsin" denir.

Kamuoyunda bir hayal kırıklığı var.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan gelen mimarlar, Zonguldak Limanı ve Lavuar Alanı'yla ilgili çalışmaları yapıyorlar.

Bu işler olursa, kentin çehresi değişir.

Ama küçük işler de yapılmalı.

Soğuksu Pazaryeri otoparkından çıkarken, iki gün peş peşe iki araç takla attı.

Allah'tan can kaybı yok.

Ama alınmış bir önlem de yok.

Bakın, oradan Vali, Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı düşse, hemen önlem alınırdı.

Ama vatandaş düştüğü için sıradan bir olay sayılıyor.

Hatta vatandaşın dikkatsizliğine vurgu yapılıyor.

İnsan hayatına önem veren bir belediye anlayışı istiyoruz.

Büyük işler yapıp, insanlara güzel bir Zonguldak hazırlarken, küçük işlerde can kayıpları yaşamayalım.

Bakın Soğuksu'da bir mazgal kapağı vaktinde açılmadığı için sel oldu.

Esnaf zarar gördü.

Can kaybı olabilirdi.

Milyonlar harcar, kanalizasyon yaparsın.

Ama bir kapağı açamayınca, böyle oturur bakarsın.

Biraz özen, biraz dikkat...

Günün Fıkrası: Yalancı eşek...

Çobanın biri koyunlarını otlatıyormuş.

Bir derviş gelmiş, sormuş...

- Köpek senin mi?

- Benim!

- Onunla konuşabilir miyim?

- Köpek konuşamaz!

Derviş köpeğe yaklaşır...

- Nasılsın?

- Fena değil!

Çoban şaşkın...

- Bu adam senin sahibin mi?

- Evet...

- Sana iyi davranıyor mu?

- Evet, çok iyi... Günde iki kez tuvalet için dolaştırıyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor.

Derviş, çobana sorar...

- Bu at, senin atın mı?

- O at da benim!

- Onunla konuşabilir miyim?

- At konuşamaz yahu!

Derviş ata yaklaşır...

- Nasılsın?

- Fena değil!

Çoban, daha da şaşkın...

- Bu senin sahibin mi?

- Evet...

- Sana nasıl davranıyor?

- İyi... Bana her gün gerekli yürüyüşleri yaptırıyor, fazla yük bindirmiyor, günde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor ve içinde yiyecek ve yataklık olan ufak bir ahır inşa ediyor. Çoban, ne gözlerine, ne de kulaklarına inanmaktadır.

Derviş, tekrar çobanın yanına gelir ve sorar...

- Bu dişi eşek senin mi?

- Eşek benim, ama peşin söyleyeyim çok yalancıdır...