Değerli okurlarım; hayatı dram türünde çok acılı bir romana konu olabilecek, 85 yaşında, bacağından sakat da olan bir komşu teyzemizin; mücadele, üretme azim ve gayretinin bir kısa hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum. On-on beş yıl sonra, nesli tamamen tükenecek olan böyle teyzeleri, amcaları, dayıları ülkemizin hiçbir yerinde görmemiz pek mümkün olamayacaktır.

Giresun'un Keşap ilçesinin bir köyünden olan teyzemizin, anası ölünce babası evlenmiş, onu köylerinde birisine evlatlık vermiş ve yeni eşini alarak Zonguldak'a gelmiş. Kozlu'da madende çalışmaya başlamış. Teyzemiz, 17 yaşına geldiğinde, evlatlık verdiği yerden almış ve kendisi de yetim büyüyen ve askerlik sorasında, Kozlu'ya gelerek madende işe giren bir köylüsü ile evlendirmiş.

Kozlu'nun bir mahallesinde, yıllarca gecekondularda oturmuşlar. Eşinin aylığından başka bir gelirleri, varlıkları olmamış. Eşi, genç denilebilecek bir yaşta, meslek hastalığından rahmetli olmuş. Çocuklarını büyütmüş, evlendirmiş. Son yıllarda da oğlu ve gelini ile birlikte yaşıyorlarmış.

Birlikte yaşadıkları oğlu, işyerine yakın olması için Kozlu ilçesinin Esenköy Mahallesi'ndeki bir apartmandan, on yıl kadar önce bir daire almış ve aldıkları bu daireye taşınmışlar. Bu taşınma ile de teyzemiz ile komşuluğumuz başladı ve şimdilerde, sitemizde herkesin tanıdığı, sevdiği Zekiye Teyzemiz oldu.

Daireleri, Zonguldak ve Kozlu'daki pek çokları gibi, önden bakılınca on, gerisinden bakılınca beş katlı bir apartmanın zemin (dükkanlar üstü) kattaydı. Pencerelerinden, hemen önünde yükselen beton duvardan ve birde sitenin kanalizasyonun verildiği mağaranın ağzından başka bir şeyin görünmemesi; hiç güneş almaması, rutubetli olması, komşularının da hep çalışan gençler olmaması gibi nedenlerle teyzemiz burada sıkılmış.

Gelin olana dek hayatı, köyündeki fındık bahçelerinde geçtiği ve Kozlu'da oturdukları gecekondularda da az-çok devam ettirdiği için teyzemiz, toprakla uğraşmayı, ekip-dikmeyi biliyor ve seviyor. Bu nedenle, sıkıntısına çare olarak sitemizin yeşil alan olarak ayrılan bölümünün beş-on metrekarelik bir yerine bazı sebzeler ektiğini görmüştük. Ancak bir süre sonra site yönetimi buna mani olmuştu.

Bunun üzerine, teyzemizin sitemiz çevresinde, ekip-dikmeye uygun bir yer aramaya başladığını duyduk. Bu arama sonunda, sitemizin önünden geçen eski Ereğli-Ilıksu yolu üzerinde, apartmanına dört-beş yüz metre mesafede, yolun hemen bitişiğindeki küçük bir tepeciğin üstünü uygun bulmuş. Kazarak, gücünün yettiği taşları çıkararak, çıkaramadıklarını bırakarak, çevresinden toprak taşıyarak, ilk etapta belirlediği alanın sekiz-on metrekarelik bir bölümünü, yaz-kış, iyi havalarda gidip-gelmelerle, ekip-dikmeye uygun hale getirdiğini yoldan geçenler de görüyordu.

Hazırladığı alana; lahana, soğan, domates, mısır gibi şeyler ektiğini, kenarlarındaki uygun yerlere de incir, kara üzüm asması, fındık, vişne, elma, armut gibi çeşitli meyve fidanları da diktiğini söylüyordu. Bu ekip-diktiklerini; yağmur yağarken, çöpten aldığı büyük plastik leğenlerde biriktirdiği ve bazen de üç yüz metre kadar yukarısındaki, (pek çok Zonguldaklının, gece-gündüz kuyruğa girerek, arabalar dolusu damacanalarla su aldığı) çeşmeden taşıdığı sularla suladığını da görüyorduk.

Çalışkan teyzemizin, üretim alanını, geçen on yılı aşkın zaman zarfında her yıl biraz daha genişlettiğini ve şimdilerde seksen-yüz metrekare kadar olduğunu görüyoruz. Özellikle fazla yağmurlu dönemlerde iyi ürün aldığını, hatta komşuları ile paylaştığını da biliyoruz.

İlk yıllarda, diktiği dört değnek üzerine gerdiği bir örtü ile oluşturduğu gölgelikte oturup dinlenirken; şimdilerde, meyvelerini topladığı fidanların, oluşturduğu asma çardağının gölgesinde oturup dinleniyor.

[*] [*] [*] [*]

Teyzemizin bahçesinin alt tarafları ve karşısındaki Ilıksu Tepesi'nin ormanla kaplı yamaçları Öncü adlı bir şirketin taşocağı işletme sahasıydı. İlk yıllar, ocak faaliyeti, bahçesinin çok altında ve oldukça uzağında olduğu için, ocakta yapılan patlatmalardan-gürültüden pek etkilenmiyordu. Ocak işleticilerinden de bir tepki gelmiyordu.

Ancak ocak faaliyetleri bahçenin tam karşısındaki tepenin yamaçlarında sürdürülmeye başlayınca, ocak çalışmalarından, hemen devamındaki yerleşim alanları gibi teyzemiz de etkilenmeye başlamış. Her patlatma öncesinde, ocak sorumlarının, vasıtalar üzerine monte edilmiş megafonlardan yüksek sesle yaptıkları "patlatma var!" anonsları sonrasında, teyzemiz de, sakat bacağı ile yangından kaçar gibi bahçesinden ve patlatma etki bölgesinden hızla uzaklaşmak zorunda kalıyordu. Ancak tarımsal faaliyetini yine de severek sürdürüyordu.

Üretken teyzemiz, bir süre önce bahçesine geldiğinde, yol boyunca dikenli tel çekildiğini ve üzerine "Patlatma bölgesidir. Girilmez!" levhaları asıldığını; bahçesinin de dikenli tellerin gerisinde kaldığını gördü. Ocak görevlileri de kendisinden sahaya girmemesini istediler. Ancak o, dikenli tellerin arasından zar-zor girip-çıkarak bahçesi ile ilgisini sürdürüyor; ocak görevlileri de onu görmezden geliyorlar. (Sanki her patlatma sonrasında havada uçuşan taş parçaları, sadece dikenli tellerle çevrili alana düşüyordu!)

Yaşlı ve bacağından sakat da olan bir teyzemiz, taşlar üstüne toprak taşıyarak; ekip-diktiklerini üç yüz metre uzaktan taşıdığı ve biriktirdiği yağmur suları ile sulayarak seksen-yüz metrekarelik, ot bile bitmeyen bir yurt toprağını mümbit bir sebze ve meyve bahçesi haline getirmişti.

Köylülerin, köylerde yaşayan şehirliler haline geldiği; bırakınız sütü-yoğurdu; sebzeyi-meyveyi, yumurtayı bile marketten aldığı; mümbit Sakarya Ovası'nın boz kaldığı günümüzde, Zekiye Teyzemiz gibi nadide üretken insanlarımızın heykellerinin dikilmesi uygun olmaz mı?

[*] [*] [*] [*]

Teyzemize; Sayın Valimizden, Sayın Kaymakamımızdan, Sayın Kozlu Belediye Başkanımızdan bir isteğinin olup-olmadığını sordum:

"Benim kendilerinden, kendim için bir talebim yoktur. Ancak;

[*] Fakir-fukaranın halinden anlasınlar, haksızlık yapmasınlar...
[*] Sabahtan akşama devam eden ve buraları durulmaz, kulakları işitmez, konuşulanları anlaşılmaz eden şu taşocağındaki 'tak-tak' seslerini ve karşı yamaçlardaki ormanın yok olmasını durdururlarsa...
[*] Yukarılardaki evlerin-apartmanların lağım suları yollardan akıyor. Bunu hallederlerse, yollarımızı düzeltirlerse, kendilerine dua ederim..."
mealinde bir yanıt verdi.

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; biz heykelinin dikilmesinden söz ediyoruz, ama ülkemizde her şey olabilir. Bakarsınız, devletini seven işgüzar bir görevli, bu yazımızı ihbar kabul ederek ya da "hakkınızda şikayet var" diyerek, kamu arazisini işgal etme suçlaması ile Zekiye Teyze hakkında işlem yapabilir!

[*] [*] [*] [*]

SAYIN KOZLU BELEDİYE BAŞKANIMIZ

MÜHENDİS ALİ BEKTAŞ'TAN BİR TALEP!

Sayın Başkanım, belediyemizin maddi durumunun iyi olmadığını biliyoruz. Bu nedenle Zekiye Teyzenin bir heykelini yaptırmanızı isteyemeyiz! Ancak, kendisinin, bahçesinin ve gerisindeki taşocağı manzarasının büyük boy bir fotoğrafını Kozlu'muzun uygun bir yerine asmanız bizleri çok mutlu edecektir!

[*] [*] [*] [*]

Zekiye Teyzemize, sağlıklı daha uzun ömürler ve onun gibi üretken nesillerin yetiştirilmesi dileklerimle...