Zonguldak'a atanan bazı bürokratlar, kentin gerçekleri yerine kendi kendilerine bir arayış içine giriyorlar.

Son dönemde bunu yapanlardan biri, önceki Vali Ahmet Çınar'dı.

Tartışılan projeler çizdirdi.

Peşine Erdoğan Bektaş geldi.

Oysa iki önceki Valimiz Ali Kaban'ın projeleri hayata geçirilebilseydi, bugün Zonguldak başka bir seviyeye gelecekti.

Eskiden valiler; yöre milletvekillerine, yerel siyasetçilere, eşrafa danışılarak atanırdı ya da görevden alınırdı.

Şimdi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bir ismi "Vali" diye atayıp gönderiyor.

"Reis gönderdi" diye kimsenin sesi çıkmıyor.

Ama bu kez Zonguldak'ın sesi çıktı.

Zonguldak heyeti, Ankara'ya gitti ve "Bu Valiyi alın" dedi.

Vali Erdoğan Bektaş kalırsa, büyük sıkıntı çıkar.

AK Parti Zonguldak teşkilatları ve milletvekillerinin en büyük sıkıntısı, Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş ve Zonguldak İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı'nın önceki dönem Milletvekili Hüseyin Özbakır ile teşviki mesai yapmaları...

Ve Hüseyin Özbakır döneminde haksız bir şekilde korunup-kollanan isimlerin bu dönemde de korunup-kollanıyor olması...

Ama tabi ki çok can alıcı üç konu daha var.

Onlar da dosya halinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya iletildi.

Ankara, mevcut milletvekillerini etkisiz kılacak hiçbir girişime izin vermez.

Hele ki, AK Parti içinden koparak, yeni parti kurma çalışmalarının olduğu bir dönemde...

Biri çalıyorsa, hırsızdır;

paylaşıyorsa, iyi hırsızdır!

Hani Gaziantep'te baklava çalan çocuklar tutuklandığında büyük sansasyon olmuştu!

Hatırladınız değil mi?

Zaten bu memleket, küçük hırsızları unutmaz.

Büyük hırsızlar, kısa sürede işadamı olup itibar kazanırlar.

Hani "Çiftlikbank" adıyla bir organizasyon kuran Mehmet Aydın var ya!

Milyonlarca lirayı dolandırıp kaçan Tosun Paşa!

Çocuğa "hırsız" diyen yok, farkında mısınız?

"Helal olsun" diyen o kadar çok ki!

Zonguldak'ın Tosun Paşaları da büyük itibar görüyorlar.

Aslında bunların hırsız olduğunu, dolandırıcı olduğunu bildikleri halde, hemşehricilik duyguları ya da kişisel menfaatler nedeniyle koruyup-kollayanlar çıkıyor.

Hem siyaset, hem de bürokrat dünyasından...

Neymiş, işadamıymış...

Neymiş, adam çalıştırıyormuş...

Bir zamanlar şöyle demiştim:

"Biri çalıyorsa, hırsızdır. Benimle paylaşıyorsa, iyi hırsızdır."

Bu yazım büyük tartışma yaratmış, karşı saftakiler mal bulmuş mağribi gibi atlamışlardı.

Bugün, Türkiye'nin de, Zonguldak'ın da geldiği nokta budur.

Ben, açık aleni bir şekilde hırsızlık yapan, nitelikli dolandırıcılık yapan birini kollayan milletvekilini gördüm.

Bir nitelikli dolandırıcı çıktı, "Milletvekilinin yemin ederken giydiği takım elbisesini ben aldım" dedi.

Yazılar, mesajlar, köşeler çöpe gitti!

Zonguldak Belediyesi, Acılık'taki katlı otoparkı işletmeciden aldı.

Belediyenin muhatabı olan asıl işletmeci, otoparkı başka birine kiralamış.

Onlar da otoparktan çıkartıldı.

Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan'a aba altından gösterilen sopa işe yaramadı.

Günlerdir yazılanlar, çizilenler, mesajlar, köşeler, çöpe gitti.

Aslında kimse Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan'dan bu tavrı beklemiyordu.

Meclis listesinin, festival kararının arkasında durmadığı gibi bu işin arkasında da durmaz sanılıyordu.

Ama birine "dur" demeliydi.

Ömer Selim Alan'ın ilk "dur" dediği isim, Yasin Hamzaçebi oldu.

Ama otoparkı alıp, başka bir yerden pazarlık yapmışlarsa!

Nasılsa çıkar ortaya...

Takipteyiz!