Değerli okurlarım; bu yazımda, geçtiğimiz günlerde Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) Hastanesi'nde yaşadığım iki olayın hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

17 Temmuz günü akşamı, kendimi iyi hissetmediğim bir durum edeniyle, saat 23.00 civarında ZBEÜ Hastanesi Acil Servisi'ne gittim. Hayatımda ilk kez, kendi sağlık sorunum nedeniyle, bir hastanenin acil servisine gidiyordum. Giriş işlemi yapıldıktan sonra, ilgili görevli beni bir doktora teslim etti.

Sayın Doktor, boş bir yatağa oturttu. Şikayetim ve sağlık özgeçmişim ile ilgili birçok sorular sordu, notlar aldı. Ardından ilgili hemşireler, ateşimi, tansiyonumu ölçtüler; elektromu ve kanımı aldılar. Bu arada, doktorum, tesettürlü genç bir bayan doktor olmasına rağmen; hiç çekinmeden, çok ayrıntılı bir fiziki muayene gerçekleştirdi.

Bu kadar fazla zaman ayrılarak yapılan bir muayeneyi, ne yıllardır bir özel hastanenin başhekimi de olan küçük oğlumuzun hastanesinde, ne de başka bir hastanede yaşamadığımı ifade etmeliyim!

Muayenesi esnasında; pek çok meslektaşının, kendisinden onlarca yaş büyük olan yaşlı hastalarına bile "neyin var? derin nefes al, üstünü çıkar, ağzını aç, eee de ..." gibi istemlerinin, asker komutu gibi emir kipleri şeklinde olmaması da, ayrıca dikkatimi çekmişti.

Doktorumuz, üç saate yakın zaman zarfında, yapılan muayene ve sonuçlarda, endişe edilecek bir durumun görülmediğini; ancak daha emin olabilmek için tekrar kanımın alınacağını ve bazı başka değerlerime de bakılacağını söyledi.

İlgisinden ve söylediklerinden duyduğum moral ve memnuniyetin de etkisi ile olsa gerek, çok rahatladım. Kendimi iyi hissettiğimi ve ayrılmak istediğimi söyledim. Kendi isteğimle ayrıldığımı belirten bir belge imzalatarak, "geçmiş olsun" dileği ile, adının da Günnur olduğunu öğrendiğim değerli doktorumuz görevini tamamladı.

Ayrılma esnasında kendimi tanıttım ve üniversitemizde 35 yıl görev yapmış emekli bir öğretim üyesi olduğumu, ilgisinden ve görev yapma şeklinden memnun kaldığımı ifade ederek; kendisine teşekkür ettim, başarılar diledim.

"İnşallah diğer arkadaşlarınız da senin gibidir!" sözüm üzerine "Evet, hepimiz görevimizin gereğini yapmaya çalışıyoruz" yanıtını aldım. "Sana ve senin gibi olan tüm doktorlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza işlerinde kolaylıklar, hayatlarında mutluluklar, hastalarınıza şifalar dilerim" diyerek acilden ayrıldım. (Öyle olmayanlar da, herhalde hayır dualar beklemezler!)

İkinci hikayem ise, biraz olumsuzdur.

Eşim, onkoloji servisindeki üç ay aralıklarla yapılan kontrol muayenesi sonrasında, bazı tetkikler için iki servise havale edildi. Havale edilen servislerden ilkine gittik. İki buçuk ay sonrası için gün verileceği söylendi. Görevliye, hastalığın önemli, hastanın yaşlı olduğunu söyledim ve erken bir gün verilmesinin mümkün olup olmadığını sordum.

Görevlinin mümkün olmadığını söylemesi üzerine; "Hasta, üniversitemize 35 yıl hizmet etmiş emekli bir öğretim üyesinin eşi ise de mi mümkün değil?" soruma da "Mümkün değil. İsterseniz ilgililerle görüşün" yanıtını aldım. Bu olumsuz durumu değerlendirmek üzere, randevu almadan oradan ayrıldım.

Ayrıldıktan sonra, yolum üzerinde, iyi tanıdığım ve sevdiğim bir hastane personeli ile karşılaştım. "Hocam, geçmiş olsun. Bir sorun mu var?" sorusu üzerine; kendisine, eşimin üç aylık kontrolü için geldiğimizi; ilgili servis tarafından 2 buçuk ay sonrasına gün verildiğini; çok geç olduğu için almadan ayrıldığımı söyledim. Duruma üzüldüğünü ve erken bir tarih için kendisinin de bir girişimde bulunacağını ve bilgi vereceğini söyledi. İlgisine teşekkür ettim ve ardından, yine olumsuz bir durumla karşılaşma endişesi ile ikinci randevu servisine gittim. Burada işimiz rast gitti, uygun bir tarihe gün verildi.

Bir süre sonra, yardımsever tanıdık hastane personeli kardeşimiz aradı ve bir hafta sonrası için gün aldığını bildirdi. Böylesine bir yardıma ve ilgiye teşekkür edilmez, memnun kalınmaz mı?

Hastanenin bir servisi, üç ay aralıklarla yapılan bir kontrolde, bir tetkik için bir başka servise havale ediyor. Havale edilen servis 2 buçuk ay sonrası için gün veriyor! Sonra da, bu verilen gün, iyiliksever bir hastane personelinin çabaları ile (belki şartlar zorlanarak, durum iyi anlatılarak) bir hafta sonrasına çekiliyor! Değerlendirme, takdir, yetkililerimizindir!

Sizler de, gerek hastanelerde, gerekse başka kamu kurumlarında, bu tür küçük sorunlarla karşılaşırsanız; tavassut için, küçük-büyük makam sahipleri aramamanızı tavsiye ederim! Küçük adamların küçük sorunlarını, yine küçük adamlar çözüyor!

Değerli okurlarım; sıklıkla gitmek zorunda kaldığımız hastanemizde yaşadığımız ve bildiğimiz bazı olumsuzlukları, aynı zamanda hemşehrimiz de olan Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mustafa Çufalı'ya ilettiğim de olmuştur. Kendileri, mevcut imkanlar içinde mümkün olan en iyi hizmeti vermenin gayreti içinde olduklarını ifade etmektedirler. Ancak, yaşanmakta olan memnuniyetsizliklerin yoğunluğu da bir gerçektir.

Herhalde bu sorunların önemli bir bölümü (mali yetersizlikler ve hasta yoğunluğu gibi), ülke genelinden kaynaklanan ve mevcut imkanlarla ve yönetimsel becerilerle çözümü mümkün olamayan nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Değerli okurlarım; genellikle, iyi bilim adamından, iyi doktordan (iyi rektör, iyi başhekim gibi) iyi yöneticilerin olması ihtimalinin az olduğu bilinen bir gerçektir. Üniversitemiz hastanesi gibi büyük bir sağlık işletmesinin, öncelikle, tam yetkili ve sorumlu, profesyonel bir yönetici tarafından, özel sektör gibi yönetilmemesi; her birimin yönetiminde liyakatin ana belirleyici olmaması durumunda, yaşanan sorunların azalmasının bile mümkün olamayacağı inancımı burada belirtmek isterim.

Tüm doktorlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza işlerinde başarılar, yaşamlarında mutluluklar; hastalarına da şifalar ve kolaylıklar dilerim.

[*] [*] [*] [*]

YAZARINDAN, BİR OKUYUCU KATKISI

1994-2013 yılları arasında, şimdilerde üniversite hastanesinin işletme faaliyetlerini yürütmekte olan Döner Sermaye İşletmesi kapsamında, üniversite adına, Bursa BUSKİ Genel Müdürlüğü'ne, GAP idaresine ve Alanya Belediyesi gibi kamu kurumlarına, tarafımızdan yıllarca danışmanlık hizmeti verilmişti.

Bu hizmetlerin, özellikle 2008-2013 yılları arasında, 'Bursa Temel Planlarının Yapılması' ihalesinde, BUSKİ'ye verilen müşavirlik hizmetlerinin yürütülmesi esnasında, proje yöneticisine;
[*] Bursa'daki ofisimizin kira, doğalgaz, elektrik, su gibi rutin giderlerinin bile; bazen hiç ödenmemesi, bazen de çok geç ödenmesi... (kontrata bağlandığı halde, Döner Sermaye İşletmesi tarafından ödenmediği için tarafımdan ödenen altı aylık kira alacağımın ödenmesini hala bekliyorum!)
[*] Büronun kuruluş aşaması mefruşat ve diğer donanım ihtiyaçlarının ise hiç karşılanmaması...
[*] Genelde, bir proje yöneticisi ve (birisi, şimdilerde üniversitenin TeknoKent Genel Müdürü olan) iki araştırma görevlisi ile yürütülen hizmetten sağlanan gelirin çalışanlar payından, hiç katkısı olmayanların da pay beklemesi ve takdir edilen payların az bulunması, karşılaşılan kıskançlıklar...
[*] Proje yöneticisinin proje görevi ile ilgili müşavirlik hizmetleri için, (belki haklı da olarak!) bir hafta öncesinden geçici görevlendirme olmadan, Zonguldak'tan ayrılmamasının istenmesi... (sanki işin Bursa'da, Ankara'da çalışmakta olan yüklenicisi, Sayın Dekanın iznini bekleyecekti!)
[*] Zaman-zaman arazide 3-5 gün gibi kısa sürelerle çalıştırılan işçilerin işçilik ücretlerinin ödenmemesi ve yapılmayan ödemelerin, karşılanmayan ihtiyaçların proje yöneticisinin kişisel imkanları ile karşılanması zorunda bırakılması...

gibi pek çok zorluklar yaşatılmıştı.

İşin teknik ve yönetimsel zorluklarından kat kat fazla olan bu zorluklarla ilgili olarak; tarafımdan, "Üniversitede Döner Sermaye İşletmesi Kapsamında Proje Yürütürken..." başlıklı bir belgesel kitap yapılmıştı. (Bu kitaba, Mühendislik Fakültesi'nin eski bölümlerinin bölüm kitaplıklarında ve üniversite kütüphanesinde ulaşılması mümkündür!)

Bu zorluklar, BUSKİ Müşavirlik Hizmetleri projesinin 2013 sonrası etabında da yaşanmış olmalı ki; işin yüklenicisi işi bitirmeden, Müşavirlik Hizmetleri Sözleşmesi, üniversite tarafından, süresinden çok önce sonlandırılmıştı!

Özellikle, üniversitemiz Mühendislik Fakültesi'nin günümüzde sahip olduğu geniş kadroya ve zengin altyapı imkanlarına rağmen; (en azından, internet sayfalarında) analiz, tahlil gibi küçük, rutin hizmetler dışında, Bursa BUSKİ temel planlarının yapılması, 'Alanya Belediyesi Kent Bilgi Sistemi' ihaleleri gibi önemli uygulama projelerinde, yıllara sari müşavirlik ve kontrollük hizmetleri benzeri projelerin olmadığı görülmektedir.

Bu durumun ve Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi hastanesinde karşılaşılan olumsuzlukların, belki bir nedeni de; Üniversite Döner Sermaye İşletmesi işleyişi ile iş yürütmenin zorluklarıdır. Yıllarca Üniversite Döner Sermaye İşletmesi kapsamında uygulama projeleri yürütmüş biri olarak; özel sektör işleyiş yaklaşımı ile yürütülmesi gereken işlerin, kamu bürokratik işleyişi ile yürütülmesinin çok zor ya da mümkün olamayacağının bilinmesinde yarar görmekteyim.

Sayın Rektörümüzün; vakit bulabilirlerse, bahsi geçen belgesel kitaba bir göz atmaları dileklerimle...