Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nin (ZBEÜ) mezuniyet töreni nedeniyle şehirde yaşanan rezaletin ardından sosyal medya ve yerel basından yükselen sese şöyle yanıt verdi:

"Maalesef yüzde yüz haklısınız. Her şey var eksik olan; şehir merkezi ve organizasyon yeteneği, organizasyon hazırlığı... Bu işin affedilir yanı yok. Tekrarlanmaması için herkes azami dersi çıkarmalı, şehir merkezi de temel unsurlarını bir an önce oluşturmalı."

Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan da, özür dileyip şunları söyledi:

"Ben eleştirileri kabul ediyorum. Keşke bunu daha önce Rektör Hocam bizlerle paylaşsaydı. Biz stadyumda yapılacağını pazartesi günü öğrendik. Valimiz, Emniyet Müdürümüz ve Hocamız ile de konuştuk. Ben 'Tıp Fakültesi mezun arkadaşlarımızın mezuniyet töreni olacak, ben de arkadaşlarımın yanında olurum' diye düşünmüştüm, ama inanın biz 3 bin 200 kişinin mezuniyeti olduğunu sabahında öğrendik. Bizim bunu bir hafta önceden öğrenip ilgili birimlerle beraber çok iyi koordine etmemiz gerekiyordu. Bu, bana göre Zonguldak için büyük bir şanstı. Bu noktada eksiklerimiz oldu. Aksaklıklar için hem kendilerinden, hem Zonguldak'a gelen ailelerinden, bir de hemşehrilerimizden özür diliyoruz. Bizim bu şehrin sahibi olarak bunu başından sonuna kadar organize etmemiz gerekiyordu. Çok daha komplike olarak altından kalkabilirdik."

ZBEÜ'den gelen açıklama ise şöyle:

"Daha önce de mezuniyet törenlerimiz Kozlu ve merkez stadyumlarda yapılmış, Karaelmas Kemal Köksal Stadyumunda yapılan törene 2 bin 400 öğrenci ve yaklaşık 8 bin veli katılmıştı. 3 bin 200 öğrenci ve yaklaşık 10 bin velinin katılımı ile gerçekleşen bu seneki tören sırasında törenin organizasyonu ve akışı özelinde kayda değer bir olumsuzluk yaşanmamış, coşkulu bir tören gerçekleşmiştir. Tören günü ilimizde yaşanan sorunlar nedeniyle arkasında 35 bin öğrenci, binlerce akademisyen ve idari personelin emeğinin bulunduğu üniversitenin en anlamlı günü 'Mezuniyet Günü'nü eleştirilerin gölgesinde anmak kimseye fayda vermemektedir. Organizasyon ve şehrin sorunlarına yönelik yapılan samimi öz eleştirilere ve muhasebeye içtenlikle katılıyoruz."

Zonguldak Valisi, bu işin affedilir bir tarafı olmadığını söylemiş.

Zonguldak Belediye Başkanı, özür dileyip, kendilerine daha önceden bilgi verilmediğini söylemiş.

Bütün bu krize yol açan ZBEÜ yönetimi ise, "Biz önceden haber verdik" deyip geçmiş.

Üniversiteye göre kayda değer hiçbir sorun yaşanmamış!

O kız öğrenciler, topuklu ayakkabılarla şehir merkezinden stadyuma yürümek zorunda kaldılar beyler...

Topukları kırılan, ayakkabılarını eline alan, saçı-başı bozulan...

Üstelik günlerden salı... Zonguldak'ta kadın kuaförleri de kapalı...

Bir üniversitenin yönetimi, kentten bu kadar kopuk olur mu?

Bir de, "Arkasında 35 bin öğrenci, binlerce akademisyen ve idari personelin emeğinin bulunduğu üniversitenin en anlamlı günü 'Mezuniyet Günü'nü eleştirilerin gölgesinde anmak kimseye fayda vermemektedir" deniyor.

Arkasında 35 bin öğrenci, binlerce akademisyen ve idari personel olduğu için üniversiteyi eleştirmeyecek miyiz?

Üniversite yönetimi özür dilemeli.

Hem mezun ettikleri öğrencilerden, hem bu öğrencilerinden ailelerinden, hem de Zonguldak halkından...

Zonguldak İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı, mezuniyet töreninin olduğu gün güzergahlarla ilgili ilk twitini saat 14.20'de attı. Gerisini siz düşünün. O saatte kent trafiği birbirine girmişti.

Bu mezuniyet töreni bize, üniversite yönetiminin kentten kopuk, organizasyon yeteneğinin düşük olduğunu gösterdi.

Bu mezuniyet töreni bize, Zonguldak'ı yönetenlerin, "büyükşehir yöneticisi" olmadıklarını bir kez daha gösterdi.

Zonguldak'a özgü bir söz vardır:

"Düzelü be..."

O kadar da şey etmemek lazım...

100 yıl bekledik, biraz daha bekleriz.

Vali Erdoğan Bektaş'ın bir canı daha gitti

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, basın toplantısında, "19 yaşındaki çocuk öldü, benim canım gitti. O çocukların orada çalışmalarına göz yummayacağız, yummamalıyız. Siz alıştınız, kanıksamayın. 19 yaşındaki gencin fare yuvasındaki yerde ölmesine müsaade etmeyeceğiz" dediğinde öylesine umutlanmıştım ki...

Bir daha kaçak maden ocaklarında can kaybı olmayacak sanmıştım.

Bu sözlerin üzerinden bir hafta geçmeden, bu kez 28 yaşındaki Mustafa Eser, "Evde elektrik çarptı" denilerek hastane kapısına bırakıldı. Sonra anlaşıldı ki, kaçak maden ocağında ölmüş.

30 yıllık meslek hayatımda bu ölümlere hiç alışmadım, hiç kanıksamadım. Hep yazdım, inadına yazdım. Çünkü ölenler, bu toprağın insanıydı...

Ocak sahibi tutuklanır, altı ay yatar, bilemedin bir yıl sonra çıkar.

Her şeyi bilen devlet, nerede kaçak ocak olduğunu bilmez mi?

Bilemez mi?