Zonguldak'ın makus kaderi olan kaçak ocaklardaki ölümler içimizi kanatıyor.

Üç kuruş için yer altına girip hayatını kaybediyor insanlar...

Geçtiğimiz günlerde Vali Erdoğan Bektaş, kaçak ocaklarla ilgili yaptığı açıklamada, "19 yaşındaki çocuk öldü, benim canım gitti. O çocukların orada çalışmalarına göz yummayacağız, yummamalıyız. Siz alıştıysanız da, kanıksamayın. 19 yaşındaki gencin fare yuvasındaki yerde ölmesine müsaade etmeyeceğiz" demişti.

Bu satırları okuyup, yüreği sızlamayan "insan" değildir.

Vali Bey, kaçak ocaklarla ilgili konuşmasına şöyle devam etmişti:

"Bu acıyı taze tutalım, gündemde tutalım ki, acıları yaşamayalım. Hassasiyet toplum içinde oluşsun. Çocuklarımızı o çukurlarda kaybetmeyelim."

Bu sözlerin üstünden daha 3 gün geçmişken, kaçak ocakta hayatını kaybeden bir genç

önceki akşam hastaneye özel bir araçla getirildi.

Gözlerimle gördüm, genç, özel bir aracın arka koltuğuna atılmış, hastaneye öyle getirildi.

"Elektrik çarptı" denildi doktorlara...

Vicdanlar sızlamaz mı hiç?

Olayın üzerine AK Parti Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen, öyle bir açıklama yaptı ki...

Zonguldak'ın zor bir coğrafyası olduğunu ve bu durumda kaçak ocaklardaki kazaların önlenmesi noktasında yasal sorunlar yaşandığını belirten Türkmen, "Adama sorarlar: 'Bunu nasıl çözeceksiniz?' Zaten onu nasıl çözeceğimizi bilsek..." dedi.

Bu nasıl bir açıklama böyle Sayın Vekilim?

Lütfen biraz daha duyarlı ve daha empati yaparak konuşun.

Siz bilmeyeceksiniz de, kim bilecek?

Vali Bey ne diyor, siz ne diyorsunuz?

Sayın Vekilim, o zaman size demezler mi?

"Siz çözemeyecekseniz de, kim çözecek?"

Komplekslerle uğraşamayız,

daha önemli işlerimiz var

Karaelmas Gazeteciler Derneği (KGD) Yönetim Kurulu'ndan ve dernek üyeliğinden istifa ettim.

Önce KGD Yönetim Kurulu'na neden girdiğimden bahsedeyim...

KGD kongresi öncesi bazı gazeteci büyüklerim ve arkadaşlarımla görüştüm.

Derneğin bir kişinin güdümünde gitmesinden...

Sadece bir dernek tabelasından ibaret olan...

Mesleki anlamda hiçbir faaliyette bulunmayan derneği hareket geçirmek...

Adını duyurmak için "yeni bir oluşum içine girelim" dedik.

DHA Zonguldak Temsilcisi Gürkay Gündoğan'ı başkan adayı çıkarmak istedik.

Dernekte yıllardır eski Başkan Osman Sav'la birlikte hareket eden Mustafa Emen, "Ben başkan olmak istiyorum" dedi.

"Yıllardır bu derneğin kahrını çekiyorum, başkan olmak benim hakkım" diye talepte bulundu.

Mustafa Emen, başkan seçildi ve dernek eski halinde devam etmeye doğru bir yol aldı.

9 kişiden oluşan yönetim kurulu üyelerine baktım;

Bir kaçı hariç Pusula kompleksi olan insanlar...

Bu kişilerle nasıl bir uyum içinde olabilirdim?

"Bismillah" dedim ve başladım fikir üretmeye...

Dernekle ilgili güzel projelerim vardı.

Örneğin; dernek için bir gece düzenleyip, hem derneğe katkı, hem de gazetecilerin bir araya getiren bir etkinlik yapmayı çok istiyordum.

Destek veren arkadaşlar da vardı.

Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı'ndan (BAKKA) destek alarak, bir eğitim semineri düzenlemek gibi fikrimiz vardı.

Birlikte yapılacak etkinlikler, piknik gibi etkinlikler...

Kaynaşmak, derneği o eski günlerine geri döndürmek gibi bir hayalimiz vardı.

Ben bunları düşünürken, bazılarından iyi niyet göremedim.

İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı'yı ziyaretimizde, makam koltuğuna oturtulan Mustafa Emen'in alınganlıkları ve kompleksleri hemen devreye girdi.

Efendim, haberde, "23 Nisan gibi" ifadesi kullanıldığı için küçük düşmüş.

Haberde küçük düşecek bir şey yazmadık.

"Hırsız" mı yazdık, "ahlaksız" mı yazdık da küçük düştün?

Esprili bir haber yaptık.

Biliyorum ki, Mustafa Emen, birilerinin etkisinde kaldı.

Kalsın, hiç önemli değil!

KGD yönetimi, bana hemen bir uyarı yapmış...

Savunmamı almadan!

Siz şimdiye kadar dernekte kimi uyardınız da bana uyarı çekiyorsunuz?

Bir de derneğin Danışma Kurulu'na sormadan!

Kafalarına göre uyarı çekmeler...

Daha dakika bir, gol bir!

Derneği utandıracak bir şey yapsam, amenna...

Bir de Mustafa Amca hızını alamamış, üzerinden bir hafta geçen olayı köşesinden yazmış.

Kusura bakma Mustafa Amca, senin yaşına saygım var, ama...

Senin alınganlıklarınla, duygusallıklarınla, komplekslerinle uğraşamam.

Böyle işlerde duygusallığı hiç sevmem.

Herkes birbirine tabi saygılı olacak, ama kimse, kimsenin kompleksleriyle uğraşamaz.

Hele ben hiç uğraşamam.

Benim daha önemli işlerim var çünkü.

İstifa dilekçemde de belirttim...

Kuruluş amacından sapan, mesleğe ve gazetecilere hiçbir katkısı olmayan bir dernekte daha fazla yer almam mümkün değildi.

Üzerimde herhangi bir baskı yok.

Yönetime öz irademle girdim...

Öz irademle de istifa ediyorum.

Kalan arkadaşlara başarılar diliyorum.

Derneği kurtarın bu halinden de...

Beni utandırın!