Seksenli yıllar...

İlkokul çağlarımız...

Yolumuz yoktu.

Elektriğimiz yoktu.

Doğal olarak...

Beyaz eşyamız yoktu.

Esasında...

Bugüne bakınca...

Hiç eşyamız yoktu.

Öyle ki...

Bir soframız vardı.

On kişi başına toplanır...

Yemeği aynı sahandan yerdik.

Ayranı-hoşafı ayna tastan içerdik.

Ekmeği "bismillah" der kırardık.

Böldüğümüz parçanın yarısını ikiye böler...

Bir parçasını sağımızdakine, diğer parçasını solumuzdakine verirdik.

Sonra kendimiz ufak bir parça daha kırardık.

Yemeği çok hızlı yerdik.

- İnsanın yemesi nasılsa, çalışması da öyledir.

Büyükler böyle söylerdi.

Tabii biz onu şöyle anlardık...

Çok hızlı yersek...

Çok hızlı çalışırız.

Çabuk yersek...

Göze gireriz.

Sonraları öğrendik.

İşin aslı öyle değil.

Sofra adabından başlarsak...

Sofraya önce büyük oturur.

Sonra herkes yaş sırasına göre yanına oturur.

Kimse sofradan yükseğe oturmaz.

Nimet, göbek hizasından yukarıda olacak.

Ortada bir sahan yemek...

Herkesin önünde kaşık...

Büyük, ekmeği böler...

Dağıtır.

- Bismillah...

Ve başlanır.

Herkes kendi önünden yer.

Kimse yanındakinin önüne kaşık sallamaz.

Karşı tarafa geçmez.

Kaşığını tam doldurup ağzına götürürken yere dökmez.

Yemeğin üzerine eğilip yemez.

"Bismillah" ile başlanır.

"Dua" ile kalkılır.

Hep birlikte başlanır.

Sofradan hep birlikte kalkılır.

Eğer erken doyan varsa...

Sonuna kadar bekler.

Sofradan kalkmaz.

Eğer işi ve aciliyeti varsa...

Büyük izin verir.

- Sen kalk...

İşine bak.

[*] [*] [*] [*]

Olaya buradan bakınca...

Nasıl yemek yerseniz...

Öyle çalışırsınız.

İş...

Ekip ile yapılır.

Birlikte yapılır.

Besmele ile başlanır.

Görev bölümü yapılır.

Acele edilmez.

Gereken hazırlıklar yapılır.

Sonra işe girişilir.

Hep paylaşım yapılır.

İnsanlar birbirine destek olur.

Yetişemediği yere yandaki el atar.

İşi erken biten bekler...

Yardım eder.

Kimse işi küçümsemez.

Büyüklenmez.

İşin üstüne değil...

Yükün altına girer.

Hep birlikte paydos edilir.

[*] [*] [*] [*]

Büyükler...

Kelimenin tam anlamıyla büyük insanlardı.

Yoklukta...

Birliktiler.

Otururken-kalkarken...

Yemek yerken...

Su içerken...

Bize birlikte olmayı öğrettiler.

Paylaşmayı öğrettiler.

Destek olmayı öğrettiler.

Şimdi kendimize bakıyorum.

Teknolojiden önce biz de güzel insanlardık.

Dünyayı Akköy kadar bilirdik.

Paylaşırdık.

İnsanca yaşardık.

Sonra bu duruma geldik...