Saygıdeğer Pusula Gazetesi okuyucuları, bu köşede özellikle kendi yaşam dengemizi koruyarak sağlımızı koruma ya da vücudumuzun ilk dengele beni çığlıklarına (yani bozulan dengeyi ifade eden baş ağrısı, ödem, ateş, eklem ve kas ağrıları, uykusuzluk, kabızlık, ishal gibi binlerce semptoma) vücudun yaradılışından gelen iyileştirici iç gücünü aktive ederek çözüm getiren metotları ve dünyada gelişen trendleri anlatacağım. Ana hedefimiz koruyucu hekimlik olmakla beraber, bahsi geçecek yöntemler benim ana konum olan infertiliteden ruhi dengesizliklere ve hatta kansere kadar geniş bir yelpazede çok yüksek başarıyla en gelişmiş ülkelerde de kullanılmaktadır.

[*] [*] [*] [*]

Bugün giriş konusu olarak son yıllarda çok konuşulan "Bağırsak Florası, İmmün (Savunma) Sistemi, Probiotikler" ile giriş yapmak istiyorum. Zira benim hastalarıma klasik söylediğim ilk cümle, "Bağırsak dengesini kurmadan, beslenmeyi düzenlemeden, bağırsak geçirgenlik bozukluklarını, glüten, kazein alerjilerini, florayı hesaba katmadan yapılan hiçbir tedavi kalıcı ve gerçek bir iyileşme sağlayamaz"dır. Gerçekten de bu konu bu kadar önemlidir. Her şey bağırsaktan başlar. Bağırsak sümüksü zarının tamamımı düz bir zemine yayılabilse ortalama 100 metrekare bir alan yapar. Yani vücudumuzun içi ile dışı arasındaki sınırı oluşturan bağırsak yüzeyi 100 metrekare gibi geniş bir alandır. "Neden içi ve dışı?" diyorsunuz derseniz, bağırsaktan emilene kadar bir madde vücudun dışındadır. Bir plastik boncuk yuttuğunuzu düşünün, bunu bir-iki gün içinde büyük abdestinizle çıkartırsınız, bu vücudunuzun içine dahil olmamıştır, dışındadır.

Şimdi bu 100 metrekare kendi ülke (vücudumuz) sınırımızın nasıl korunduğu, pasaport kontrol noktaları, ithalat ihracat özellikleri, kaçak geçişlerin ve sınır korumamızın yani bağırsak geçirgenliğinin bozulmasının sebep ve sonuçlarını kısaca değerlendirelim. Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kilogram) yani vücut hücrelerimizin 10 katı sayıda, faydalı bakteri (flora) bulunur. Bunlar, bağırsağımızın dışa bakan yüzeyini bir tabaka olarak kaplarlar. "Floramız, faydalı bakterilerimiz ya da probiyotiklerin bağırsağın dış tabakasındaki görevleri neler?" diye sıralarsak; vitamin sentezi yapmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek, bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak, toksinlerin kan dolaşımına geçmesini engellemek, besin alerjilerini ve egzamayı önlemek, kanseri önlemek, ishali, kabızlığı önlemek, böbrek taşı oluşumunu önlemek, yaşlanmayı yavaşlatmak gibi binlerce şey yazabiliriz. Sonraki yazılarda daha detaylı anlatacağım bir konu, şu anda özel bazı bakteri türlerini bağırsağımıza vererek depresyondan, kansere pek çok hastalığın tedavisinin yapılabileceğinin saptanmış olması. Şimdi "en dışta floramız var" dedik, onun altında bağırsak duvarı iç döşemesi yani tıbbı adıyla "bağırsak epiteli" vardır. Daha öncede bahsettiğimiz gibi bağırsak alanı 100 metrekaredir ve sadece bir kat hücre tabakasıdır. Düşünün, en narin organımız gözümüzün korneası bile 5 kat hücre tabakası ile sınırlandırılmışken, bağırsak duvarı sadece bir kattır. Çünkü bağırsağın yabancıların girişine izin vermemek gibi önemli bir görevi varken, buna tam zıt besinlerin kolayca emilmesini sağlamak gibi yaşamsal bir görevi daha vardır. Bu tek sıra hücre tabakasında hücreler birbirine çok sıkı bağlarla bağlanmıştır ve arada bir şey sızmasına izin vermez. Tabi günümüz çöp gıdalarla beslenen, bağırsak florası, mikrobiatası bozuk, glüten, ağır metaller, toksik madde bombardımanın altındaki bağırsak epitellerimiz bu kadar dirençli olamıyor ve bağırsak geçirgenlik sendromu, nam-ı değer "leaky gut" oluşuyor. Madem ki, bağırsak epiteli vücut sınır hattıdır, vücudumuza gıdaların kabul edilmesi için pasaport kontrolü burada vücudun savunma (immün) sistemi tarafından yapılması gerekir. Pasaport kontrolünün etkin olarak yapılabilmesi için de, polis memurları (savunma-immün sistemimiz) tam sınır hattında (bağırsak epitelinde) konuşlanmalı ve dostu, düşmanı tanıyabilen çalışır vaziyette bir bilgisayar donanımına da sahip olmalıdır. İşte bu nedenle vücudumuzun savunma (immün) sisteminin yüzde 80'i dışa açılan bu 100 metrekarelik bağırsak epitel hatının altında yerleşmiştir. Tıpkı çelik kapımızı mutfağımıza değil, dış dünyaya açılan sokak kapımıza koyduğumuz gibi.

Bu üçlü mükemmel yapının (bağırsak florası-bağırsak epiteli-savunma hücreleri) bozulması vücudumuzda ve zihnimizde fibromiyaljilerden, alerjilere, kanser riski artışından psikiyatrik rahatsızlıklara, şeker hastalığından, Hashimoto tiroiditine ve hatta cinsel fonksiyon bozukluklarına kadar aklınıza gelebilecek pek çok hastalıkta tetik çekici etki yapar.

Tüm bunlardan sonra "Neden tüm hastalıklar bağırsaktan başlar ve tedavileri de bağırsağı ve beslenmeyi de hesaba katarak yapılabilir?" dememi daha net anladınız sanıyorum. Daha sonraki yazılarımızda bu dengeyi tesis etmek, düzeltmek ve korumak neler yapabileceğimizi adım adım anlatacağım.

[*] [*] [*] [*]

Tabi Ramazan ayındayız, oruç, beslenme ve metabolik denge de bahsetmemiz gereken önemli bir konu. Ramazan ayı beslenmesinde birinci dikkat edeceğimiz husus, sıvı kayıplarının karşılanmasıdır. İftar-sahur arası vücudumuzun her kilosu başına 35 ml su içmeliyiz. Yani 100 kilogramlık bir kişi 3,5 litre su içmelidir. Vücudu tuzsuz bırakmamalı, ihtiyaç ölçüsünde doğal tuz kaynaklarını tüketmeliyiz. İftar-sahur arası yemeğe ara vermeli ve sağlıklı çaylarımızı yudumlamalıyız. Mide bağırsak sistemimizi, safra kesemiz ve pankreasımızı dinlendirmeliyiz. Yani iki öğün beslenir gibi yemeliyiz. İnsanlık tarihi boyunca 1940'lara kadar normal insan beslenmesi iki öğündü. İftar ve sahurda protein, sebze ve uzun salınımlı karbonhidratları dengeli yemeli, tatlı ve unlu mamulleri abartmamalıyız. Unutmamalıyız ki, oruç ilahi bir detox vaktidir.

Hasan Çağlar Gürol, orta öğretimini TED Zonguldak Koleji ve Mehmet Çelikel Lisesi'nde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1992 yılında mezun oldu. 1997 yılında SSK Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı oldu.

1997 yılında Marmara Üniversitesi Embriyoloji Bölümü'nde çalıştı. Infertilite ve jinekoloji konularında yıllarca başarılı çalışmalara imza attı. Akupunktur eğitimini Gazi Üniversitesi'nde Prof. Dr. Cemal Çevik'ten aldı. Üsküdar Üniversitesi'nde hipnoz eğitimi aldı. Fransa'da Dr. Raphael Nogier'den auriculotherapy (kulak akupunkturu) eğitimi aldı. Paris'te Dr. Le Coz'dan mezoterapi eğitimi aldı. Tataristan Devlet Üniversitesi'nden Profesör Gulnara I. Safiullina'dan hirudotherapy eğitimi aldı. Metabolic Balance sisteminin kurucusu Alman Dr. Wolf Funfack'dan obesite, metabolizma ve beslenme konusunda eğitim aldı. Hollanda'dan Dr. Hans Stromer'den (tamamlayıcı tıpta hemen her şeyin üstadı) bioregülasyon eğitimi aldı. Uzm. Dr. Natasha Campbell'den GAPS (Bağırsak ve Psikoloji Sendromu) eğitimi aldı. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Sağlık Bakanlığı onaylı fitoterapi, kupa (hacamat) tedavisi, ozon terapi, nöralterapi eğitimleri aldı. Martha Lucas'tan Meizen Kozmetik Akupunktur eğitimi aldı. Litvanya'da Raimondas Greičius'tan enerji tıbbı eğitimi aldı. Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Küba, Litvanya, Almanya, Fransa'da değişik kliniklerde akupunktur ve enerji tıbbi konularında çalıştı. Hasan Çağlar Gürol, evli ve iki çocuk babasıdır.