Zonguldak'ın Ereğli ilçesine bağlı Kandilli beldesinin Gökçeler Mahallesi'ndeki Tas Gölü, son dönemde bölge insanının sıkça ziyaret ettiği doğal güzelliklerden biri...

Zonguldak-Ereğli yolu Kandilli yol ayrımından içeri giriyorsunuz...

Navigasyon yoksa, tabelaları takip ederek ulaşabilirsiniz.

Ancak yol kötü...

İl Özel İdaresi'nin bu kadar değerli bir doğa harikasına ulaşımı neden kolaylaştırmadığını merak ettim!

Tas Gölü'nün yanında kamp alanı, piknik alanı var.

Çocuklu ailelerin günübirlik çok güzel vakit geçirebileceği bir yer.

Fotoğraf tutkunları için de mükemmel bir mekan.

İşletmeci olduğu için çevre temiz.

Ama dediğim gibi, "yol" yok...

Bu memleketin en büyük sorunu "yol"suzluk...

Umarım yetkililer, bu soruna kısa sürede el atarlar.

İŞKUR, İstanbul'a gidip-gelmeci alsın!

Zonguldak Havalimanı açıldı, seferler başladı.

Uçakların dolu gidip-dolu gelmesi için büyük çaba gösteriliyor.

Sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri "boş gitmesin" diye uçakla İstanbul'a gidip, otobüsle geri dönüyorlar.

Zonguldak insanının özverisine bakar mısınız?

Eğer bu da çözüm olmazsa, İŞKUR aracılığıyla uçakla İstanbul'a gidip-gelmeci 150 kişi alınabilir.

Zonguldak'tan kalkan uçakta kaç kişilik boş yer varsa, İŞKUR marifetiyle alınan bu gidip/gelmeciler uçağa bindirilir.

Dönüşte de aynı uygulama yapılırsa, uçaklarımızda hiç boş yer kalmaz.

İŞKUR'un alacağı 150 kişinin içine işsiz-güçsüz-tembel gazeteciler de ilave edilebilir.

Onlar için de bir değişiklik olur.

Kötülerin dünyası...

Bir süre önce dolandırıldığını iddia ederek Pusula'ya ulaşan Şerafettin Kaymaz, dün tabancayla kafasına sıkarak intihar girişiminde bulundu.

Haberi duyunca, kendi başıma gelenleri düşünerek, "Bu dünya kötülerin dünyası" dedim. Gerçekten kötülerin dünyası...

Kıssadan Hisse: Eyvallah!

Kabadayının biri, çirkef hayatından sıkılır ve gönül huzuruna ermek için bir dergaha gitmeye karar verir. O zaman da adı duyulan Eyvallah Baba'nın tekkesine varır. Eyvallah Baba, tekkesine giren herkesin başına takke, eline tespih, diline "Eyvallah" zikri verirmiş. Bizim kabadayı da oturmuş Eyvallah Baba'nın önüne...

Eyvallah Baba, bizim kabadayının da başına takke, eline tespih, diline "Eyvallah" zikri vermiş.

Rahatlayarak tekkeden çıkan kabadayı, birde ne görsün; kapının önünde kabadayının biri, başka bir kabadayıyı bıçaklıyor. Bizim ki "yardıma koşayım" derken bıçaklayan bırakıp kaçar. Tam bıçağı çıkarırken, yeniçeriler gelir ve elinde bıçakla bizimkini görürler,

"Sen mi bıçakladın?" sorusuna, "Eyvallah" der.

"Bizimle kadıya yürü" derler, "Eyvallah" der.

Kadının huzuruna varılır.

Kadı, ne soru sorsa, cevap hep "Eyvallah"tır.

"Zindana gidiyorsun" denir, "Eyvallah" der.

Karar verilmiştir, idam edileceği söylenir.

Kabadayı, "Eyvallah" der.

Tam idama götürülüp darağacına asılacakken, gerçek katil ortaya çıkar, her şeyi anlatır.

Kabadayıya artık serbest olduğu söylenir.

Cevap yine "Eyvallah"tır.

Darağacından kurtulan kabadayı, doğru Eyvallah Baba'nın yanına gider, huzuruna çıkar, "İşte tespih, işte külah, hadi bana eyvallah" der, gider.