CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, "Kim şehit olmak istiyorsa gitsin, olsun. Aptalca politikalar yüzünden ölen masum insanlara 'şehit' diyerek ölümü kutsamaktan vazgeçin artık" demişti.

Hakkari'de şehit olan asker Yener Kırıkcı'nın Ankara-Çubuk'ta düzenlenen cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, fiili saldırıya uğradı.

Şimdi şunu sormamız gerekmiyor mu?

"Aptalca politikalar yüzünden ölen" birinin cenazesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne işi var?

CHP, bu işin planlı bir provokasyon olduğunu iddia ediyor. Ama yumruğu atan kişi, şehidin dayısı, gözaltına alınanların tümü şehidin köylüsü...

Derseniz ki:

"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP'lileri cenaze almayın talimatı vermişti."

Seçimde çok sert ifadeler kullanıldı.

Cumhur İttifakı ortamı gerdi.

Bunların tümü yanlıştı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, böylesi bir ortamda, bu cenazeye, cenaze sahibine ve güvenlik birimlerine haber vermeden gelmesi de yanlıştı.

Şehidin babası, Kemal Kılıçdaroğlu'nun cenazelerine katılmasını istemiyor.

Bu olay nedeniyle halkımız, Türk askerine sıkılan kahpe kurşunu değil, Kemal Kılıçdaroğlu'na atılan yumruğu tartışıyor.

Bu yumruk, kabul edilebilir bir olay değil. Bunun altını çizip kurşun-yumruk polemiğine girmeyelim.

CHP'liler sokaklara çıkmış, Genel Başkanlarına sahip çıkıyor, hükümeti eleştiriyor.

CHP, keşke bu ses tonuyla terörü kınayabilse, terör destekçisi partilerle arasına mesafe koyabilseydi.

Yani CHP, AK Parti'ye takındığı tavrı, HDP'ye takınabilseydi.

İktidar olmak için, belediye kazanmak için HDP'ye ihtiyaç duymasaydı.

"70 yaşındaki adama saldırılır mı?" sözü de tahrik edici...

"20 yaşındaki gence kurşun sıkılır mı?" deyiverir birisi...

Ve bu şiddet dili toplumu sarar gider.

Herkes, bu gergin ortamdan uzak durmaya, tansiyonu düşürmeye mecbur.

Ülkeyi yönetenler üsluplarına dikkat etmeli.

Toplumun kavgaya değil, huzura ihtiyacı var.

Kıssadan Hisse:

Hanım bana bir karpuz getirir misin?

Memleketin birinde 90 yaşlarında, fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış. Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış, "Bu gençliğin sırrı nedir?" diye. İhtiyar delikanlı, güler geçermiş, her soruldukça bu soruya... Ama sorular sık, soranlar çoğalınca, cevap vermek vacip olmuş sanki. Düşünmüş, "Nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese?" diye... Sonra karar vermiş, tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine...

"Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş, vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes, "Konu ne zaman açılacak?" diye merek ederken, adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş: "Hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin bize, sana zahmet!.."

Hanım, hemen doğrulmuş, kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş "tık tık" diye sonra da, "Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet?" demiş. Hanım, onu götürmüş, bir tane daha getirmiş. Adam, onu da bir yoklamış yine beğenmemiş. "Hanım, sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış, başka bir tane getirir misin?" demiş, başka istemiş. Bu böylece üç-dört sefer daha tekrarlamış. Dedemiz, beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş. Herkes karpuzunu afiyetle yerken, bizim dedecik sormuş: "Eeee, arkadaşlar iste benim gençliğin sırrı burada, anladınız mı?"

Herkes birbirinin yüzüne bakmış. Kimse bir şey anlamamış... "Aman dede, anlamadık biz bu sırrı!" demişler. Dedecik gülmüş, "Efendiler, o gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma 'git de başka getir' dedikçe, o kilere gidip-geliyor, aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile 'aman be adam, deli misin nesin, şu tek karpuzu ne taşıttırıyorsun bana defalarca?' demedi. Beni, sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi. İşte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum. Biz, birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri, yine birbirimize anlatırız. İyi-kötü her olayı da birlikte paylaşırız" yanıtını vermiş.