Buğday tanesi...

Önce toprağa düşer.

Orada ıslanır.

Nemlenir.

Kendine gelir.

Patlar.

Toprağı delip çıkar.

Yeşerir.

Rüzgar ile mücadele eder.

Yağmur ile ıslanır.

Toprak ile beslenir.

Güneşte yanar.

Boy verir.

Başak verir.

Dik durur.

Dik durdukça, yanar.

Yandıkça, sararır.

Olgunlaşır.

Tevazu kazanır.

Boynu eğik olur.

Tırpan vururlar.

Orak vururlar.

Yetmez...

Biçerdöver ile parça-pinçik ederler.

Sapı bir yana...

Saman olur.

Başağı bir yana...

Harmanda savrulur.

Tozu-toprağı ayrılır.

Çuvallanır.

Ambarlara dolar.

Oradan alınır.

Değirmene...

Azgın suların çevirdiği değirmen taşları arasına girer.

Un olur...

Çuvallanır.

Su ile ıslanır.

Yoğrulur...

Hamur olur.

Mayalanır.

Kabarır.

Yerine göre...

Küle, kor ateşe, fırına, saca, tepsiye konur...

Ateş ile yeniden kavrulur.

Çok ateş görse, yanar.

Az görse, hamur kalır.

İllaki kıvamında olacak.

Kalınlığı, sıcaklığı...

Dışı nar gibi kızaracak.

İçi lokum gibi pişecek.

Sonra sofraya gelecek.

Kırılıp-parçalanacak.

Lokma lokma ağza atılacak.

Çiğnenip mideye inecek.

[*] [*] [*] [*]

Tereyağlı, yumurtalı, yoğurtlu sunumu ayrı konu...

Bizim gelmek istediğimiz yer başka...

Bir buğday tanesi...

İnsana gıda olacak.

Kuvvet verecek.

Dizlere derman olacak.

Gözlere ışık verecek.

Böyle bir serüveni geçmesi gerekir.

Bu merhalelerden birinde başarısız olunsa...

Ziyan olur gider.

Topraktan çıkamasa, çürür.

Boy verince fırtınaya yenilse, uçar.

Başağı dolduramasa, yesük (boş) olur.

Diğer merhalelerde aynı...

Tüm bunların başarı ile geçilmesi şart.

[*] [*] [*] [*]

İnsanoğlu da böyledir.

İnsanlık da...

Bir yere gelinmesi için defalarca elenmesi gerekir.

Çeşitli eleklerden geçecek.

Özünü bulacak...

Öz bozuksa...

Süreçteki eleklerin birinden geçmez.

Geçemez.

Yazık olur.

Allah, bize özü-sözü sağlam insanlar olmayı nasip etsin.