Şimdi diyorlar ki!

"Doktor Ömer Selim Alan'ın Zonguldak Belediye Başkanı seçilmesine en çok Davut sevindi.

Kedi gibi yine dört ayağının üstüne düştü.

Nasıl olsa Abdülkerim işi bağlar.

Belediyenin bütün işleri çeşitli yollarla Davut'a kayar."

İç ses diyor ki:

"O zaman AK Parti seçimi niye kazandı? Muharrem Akdemir kalsaydı."

Ben de diyorum ki:

"Doktor Ömer Selim Alan, teşkilatını dinler. Abdülkerim'i o işlere bulaştırmaz. Belediyenin yemekhanesinde sıraya girip yemeğini alan, parasını da cebinden ödeyen Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, gerekirse Abdülkerim abisine kendi maaşımdan her ay düzenli para verir, ama o ilişkiye girmez."

Davut'un mutluluğu, belediyeden iş alacak olma ihtimali değil de, yıllar önce belediyeden ihalesini aldığı, şu an şartnameye aykırı iş yaptığı yerin yıkılmama ihtimalindendir.

Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Ömer Selim Alan, Kızılay Kan Merkezi'nin eski müdürüdür.

Yani iyi "kan" alır!

Anladınız değil mi?

Ama dikkat etmek lazım...

Davut, başkaları üzerinden iş alma hastalığına yakalanmış!

Al gülüm, ver gülüm yapıyorlar.

Bazen de "havada bulut, bu ihaleyi unut" diyorlar.

Siz ne diyorsunuz?

Bu kadar hatırlatma ve uyarı yeter herhalde.

Ankara havası...

Hafta sonu Ankara'ya gittim.

Ankara, bildiğiniz Ankara...

AK Parti seçimi kaybetmiş, ama hala bahar gelmemiş.

Öyle bir dolu yağdı ki!

Ben böyle dolu görmedim.

Anlayacağınız Ankara dolu...

İstanbul daha dolu...

Diyorlar ki:

"Cumhurbaşkanımız, Ankara'nın kaybedileceğini biliyordu. Bu duruma hazırdı. Ama İstanbul'u beklemiyordu.

O yüzden bu süreç uzadı.

CHP Adayı Ekrem İmamoğlu, proje aday...

Eğer İstanbul verilmezse, hem CHP'yi, hem Türkiye'yi alır."

Yani yine bir "mağdur" lider yaratıldı.

Vatana, millete hayırlı olsun.

Günün Fıkrası: Astronot Temel ile Dursun...

Temel, emri altındaki astronotları yanına çağırıp, ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında son talimatları verir ve bu zor yolculuğun öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler. Her iki astronot da, talimata uyup evlerine giderler. Dursun tam uyumak üzereyken telefon gelir. Arayan Temel'dir.

- Alo, Dursun. Ben Temel. Uyudun mi?

- Henuz deyil.

- Pen çok heyecanliyum. Uyku tutmadi. Sağa da uyarsa, penumle pirlikte içmeye ne dersun? Uzun sure içki içemiyeceğuz...

- Tamam...

Bir saat sonra Temel ve Dursun buluşurlar, bir bara girip içki söylerler. Barmen tam içkiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.

- Hey adamım. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek astronotlarsınız. Size içki verdiğim ortaya çıkarsa, bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayın.

Temel ve Dursun, barmenle tartışmalarına rağmen o barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını denerler, ama TV programlarını sürekli izleyen barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki vermeyi reddederler. Marketler de kapalıdır. Tam eve dönmeye karar verdiklerinde Dursun'un aklına bir fikir gelir.

- Yahu Temel, pizum uzay roketine koyduklari yakitin kokusuni hatirlayi misun?

- Ayni viski gibiydi. Istiysen ondan icelum.

Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler. Kimse şüphelenmez. Temel ve Dursun, yakıt tankından aldıkları yakıttan birer-ikişer kadeh içerler, sonra da evlerine giderler. Dursun tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine Temel'dir.

- Alo Dursun. Yine pen. Rahatsiz ettum, ama kusura pakma. Sağa pi şey sormak

istiyrum. Karnin ağriyi mi?

- Heee... Hem de çok.

- Peçi o zaman, sakin yelleneyim teme. Seni Tokyo'dan arayrum.