ANILAR - 4

Yaşam sürecinde farklı insanlarla yolumuz kesişir.

Bu kişileri tanımak ve onlarla bazı şeyleri paylaşmak zorunda kalırız.

Bu anlamda, 1976-1983 yılları arasında memur olarak çalıştım.

Üniversiteyi, SSK'dan (Sosyal Sigortalar Kurumu) mecburi hizmet karşılığı burs alarak okudum.

Mezun olunca da, 1976 yılında SSK Zonguldak Bölge Müdürlüğü'nde Hastalık Servisi'nde işe başladım.

Şefimiz rahmetli Hasan Erol ve tüm servis memurlarıyla aram iyiydi.
Ama ben memuriyeti hiç sevmemiştim. Üç ay zor geçti.

Neyse, tam işi bırakmaya karar verdiğim anda mutlu bir tesadüf(!) efsane müdürümüz Sami Bayram ile kavga ettim. Beni 2'nci İşverenler Servisi'ne "sürgün" etti de rahatladım.

Şefimiz Tanju Berber; zeki, disiplinli, tenis ve futbol oynamış, kara ve deniz avcılığı hobileri olan biriydi. Alanında bilgili, idareye karşı dik durabilen, personelini koruyan iyi bir şefti.

1'inci İşverenler Servisi ile bankolarla bölünmüş aynı salonu kullanıyorduk. Servis Şefi Celal (Sezgin) Amcaydı. Onu, yanındaki radyatörün üzerine dizdiği kilo işi filtresiz "İkinci" sigaraları ile hatırlarım. Yardımcısı Turhan Türkçelik'ti.

Tek servismişçesine birbirimize yakındık. Servis elemanları ise, herbiri ayrı güzellikte insanlardı. Onları anlatmak bu yazıya sığmaz. Bir başka yazıda anlatabilirim. Ama ilk akla gelen isimleri yazayım; Aysel Aydın, Sadık Uluarslan, Sami Baykut, Sema Öztek, Mustafa Yüce, Gülşen Alpdündar, Nurhayat Baykut, Orhan Kardaş, Ali Rıza Akyol, Hafize Ekici, Hafize Karakurt, Yüksel Sucu, Gülten Dilmen, Ünal Kula, Oktay Edis, Hulusi Yiğit, Nizam Bey, Arzu Kara, Mustafa Şahin Yılmaz, Hasan Özdoğan, Durmuş Kurt, İbrahim Sezgin, Ayşe Arık, Göksel Kahyaoğlu, Cevat Özer...

Tüm arkadaşlarla dostluk ve sevgi dolu bir çalışma hayatı yaşadım. Tümünü saygıyla anıyorum .

Müdürümüz Sami Bayram...

2'nci Müdürler; Nizamettin Çıngay (Sonra Müdür oldu), Kemal Elitez ve Mesut Kaya...

Servis Şefleri; Hasan Erol, Şengül Çiv, Ferhat Bey, Tanju Berber, Celal Sezgin, Kemal Külah (Sonra 2'nci Müdür oldu), İsmet Zorer, Hayrettin Bey, Mehmet Bankoğlu, Doğan Karabacak, Kurtaran Büyükyıldırım, Samim Arman hatırlayabildiğim yöneticiler...

Bunların dışında; Adnan Elitez, Zekai Cangöz, Necati Papila, Hayrettin Atik, Bülent Santepe, Murat Güney gibi özel dostlarım da oldu.

SSK'da çalıştığım 1976-1983 yılları arasında tanıştığım bu kişilerin arasında Mustafa Şahin Yılmaz, ilerideki süreçlerde de yolumun kesiştiği özel birisi oldu.

Onunla ilginç ve güzel anılarım var.

Öncelikle çok zeki bir olduğunu söylemeliyim.

Sürgün (!) edildiğim serviste kısa sürede iyi bir noktaya geldim. Mevzuatı en iyi bilenlerden biriydim. Bir süre sonra da Şef Yardımcısı oldum.

En idddialı olduğum konu da, bir çeşit ceza-resen prim tahakkuku olan "Ölçümleme"ydi.

Öyle ki, bu konuda Genel Müdürlükten genelge (sanırım 2099 sayılı) çıkarttıracak kadar bilgiye sahiptim.

Yaptığım ölçümlemeler, hiç bozulmadı.

Ta ki onun tanıdığı Çaycuma Doğan Çiftliği işyerine ölçümleme yapana kadar...

Bana, "Yaptığın işlem hatalı ve haksız. Bunu düzelt" dedi. Umursamadım. İtiraz dilekçesini kendisi yazdı. Gerçekten basit, ama farkına varılması güç bir hata yapmışım. Neticede ölçümlemem ilk ve son olarak bozulmuş oldu.

[*] [*] [*] [*]

Memuriyetten 1984'te ayrılıp sevgili dostum Süleyman Açıkgöz ile Dost Muhasebe'de mali müşavirliğe başladım. Ticarete başlayınca, ayrılmak zorunda kaldık. Ortaklıktan sıfır problemle ayrılıp, iyi bir dost olarak kalmamızda Mustafa Şahin'in kestiği "adil racon"un(!) büyük payı vardır.

[*] [*] [*] [*]

1989'da Belediye Meclis üyesi olmamı da ona borçluyum.

Listeyi, Ankara'ya, Genel Merkeze götürürken, parti kontenjanı listesinden kendi ismini silip, benim adımı yazacak kadar fedakardır.

[*] [*] [*] [*]

Onu tanımak ve dost olmakla herzaman onur duydum.

Paylaştığımız çok şey var.

Anlaşamadığımız tek bir olay var:

"Bakkal'ı devirmek"...

SSK'da çalışırken, servisten bir grup sık sık yemeğe çıkardık. Birgün Filyos'a gittik. Rahmetli Turhan Türkçelik, Filyoslu olduğundan ev sahibiydi. Yüksel Sucu, fırında harika bir kalkan buğulama yapmış,

masaya oturacağız. Aramızda Çatalağzı'ndan "Bakkal" dediğimiz biri var, kimse onun yanına oturmak istemiyor.

"Bakkal" tam bir "sünger"miş. Kendisi limitsiz içtiği gibi yanında oturanı da onun kadar içmeye zorlarmış.

Yaşım 26, performansım da fena değil. Neyse... Ben, onun yanına oturdum.

Masa dağılınca, ben normal yürüdüm. Ama zavallı "Bakkal" dibinden kesilmiş ağaç gibi devrildi.

Bunu nasıl mı yaptım?

O, Mustafa Abim ile aramızda bir "anlaşmazlık" olarak kalsın!

[*] [*] [*] [*]

Bu tavanın balıklarına İstanbul'dan selamlar...