Dün telefonum çaldı.

Telefondaki ağabey, "Bugünkü yazını bilerek mi yazdın, yoksa içine mi doğdu?" diye sordu.

Sözünü ettiği yazı, Ereğli ilçe merkezinde oturan Bayburtlu Ali Kemal Karaca'nın il genel meclisi üyesi olma isteğiydi.

"Ali Kemal Karaca'ya, İl Genel Meclisi Başkanlığı sözü verilmiş. Ereğli'nin milletvekili eksiği Ali Kemal Karaca ile giderilecekmiş" dedi.

"Yani koskoca Ereğli'de adam kalmamış da Ali Kemal Karaca'yı İl Genel Meclisi Başkanı mı yapacaklarmış?" dedim.

"Yaz kenara" dedi.

Aynı isme, "Ali Kemal Karaca, İl Genel Meclisi Başkanı olursa, Abdülkerim Gün ne olacak?" diye sordum.

"Zonguldak Belediye Başkan Yardımcısı olacak" yanıtını verdi.

Ne güzel?

Daha yola çıkılmadan, seçim kazanılmadan her yer parsellenmiş.

Yahu, Ali Bektaş'ın Zonguldak Belediye Başkan Adayı olduğunda partinin aleyhine çalışan Abdülkerim Gün Ağabey, şimdi Zonguldak Belediye Başkan Yardımcısı mı olacak?

"Aslında, Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun oğlundan da iyi başkan yardımcısı olur" diyorlar. Ama ben onu tanımıyorum!

Benim başkan yardımcılığı için önerim, Yaşar Gök!

Erhan Darende'den boşalacak koltuğu en iyi o doldurur!

Hem AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir'le de arası çok iyiymiş!

Yaşar Gök ne derse, Erkan Kandemir onu yapıyormuş!

Belediye-teşkilat ilişkilerini de düzenlemiş olur.

Bu görevi ondan başkası yapamaz.

Yoğun bakım ünitesi ve hijyen...

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Servisi'nin önü oturulamayacak gibi.

Fiziki şartlar kötü...

Havalandırma kötü...

Orası ne kokuyor böyle?

Hastane yöneticileri, böylesi kritik bir bölüm için neden bir çare aramaz?

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çufalı ve Başhekim Prof. Dr. Şenay Özdolap'ın bizzat gidip bu sorunu yerinde görmesi ve çözmesi gerekiyor. Hastanede genel bir hijyen sorunu var.

Ama yoğun bakım ünitesinin bulunduğu bölgenin böyle olmaması gerekir.

Allah kimseyi düşürmesin, yokluğunu da vermesin.

Elimizdeki nimetleri böyle hor kullanmamamız gerekiyor.

Sorunun hasta yakınlarından kaynaklandığını söyleyip geçiştiremeyiz.

İnsanlık, ölüme çare ararken, buradaki pisliğe mi çözüm bulamayacağız?

Sevgili hocalarım...

Güzel haberlerinizi bekliyoruz.

Günün Fıkrası: Babasını da söylerim...

Çeşniçibaşı Şarap Fabrikası'nın emektar çeşnicisi ölür.

Yenisi için ilan verirler.

Derken perişan kılıklı, belli ki ayyaş birisi başvurur.

Fabrika müdürü, biraz da bu ayyaşı başından savmak düşüncesi ile test için ona bir kadeh şarap verir.

Adam, şarabı içer ve, "Kırmızı bir Muscatel, 3 yıllık, kuzey yamaçta yetişmiş, çelik varillerde yıllanmış" cevabını verir.

Müdür, şaşkınlıkla, "Doğru" der.

Bir başka şarabı tattırır, "Kırmızı, Cabarnet, 8 yıllık, güneybatı yamaç mahsulü ve meşe fıçılarda yıllanmış" der.

Doğru cevabı üzerine iyice şaşıran müdür, sekreterinin yanına gider ve ona bir bardak suya biraz idrarından karıştırarak getirmesini söyler ve adama bunu beyaz şarap niyetine içirir.

Adamın yanıtı:

"Sarışın, 26 yaşında, 3 aylık hamile... Eğer beni işe almazsan, babasını da söylerim."