Çocukluğumun kış mevsimleri...

İki katlı ahşap evin ikinci katının cam hizasına kadar kar olduğu günleri hatırlıyorum.

Kar yağar...

Önce yumuşak...

Toz halinde olurdu.

Rahmetliler "kepez kar" derdi.

Biraz yağınca...

Durur...

Geceleri ısı derecesi düşer.

"Ayaz"a çekerdi geceler...

Karın üzeri sertleşir.

Ayrı bir tabaka oluşurdu.

Kuşlara buğday atardık.

Ambarlara...

Samanlıklara dolarlardı.

Un eleğinde tuzak kurar...

Yakalardık...

Severdik...

Yem verirdik...

Ardından salardık doğaya...

Yine de gitmezlerdi.

[*] [*] [*] [*]

Kar üzerinde yürürdük.

Eğer kar kepez halindeyse...

İnsan kara saplanırdı.

Üzerinde don tabakası oluştuysa...

Kişinin ağırlığına göre değişirdi.

Ayak topuklarına kadar...

Dizlere kadar batardı insanlar...

Çözüm...

Kasnak...

Hafif-dayanıklı ağaç dalları seçilir.

Çember haline getirilir.

Kurumaya bırakılır.

Kuruduktan sonra...

Önce etrafı hayvan derisinden yapılan iplerle sıkı sıkıya sarılır...

Ortası balık ağı gibi örülür...

Çemberin tam ortasına yeni moda terlikler gibi ipten kelepçeler bırakılır...

Kasnağı giyeceğin zaman ayağını ortasına basarsın...

Topuklardan...

Ayağın üzerinden...

Bileklere varıncaya kadar ayağa sıkı sıkıya bağlarsın...

Adım attığın zaman çıkmaz hale gelir.

Yün çorabı...

Kara lastik...

Ve artık kasnağı giyebiliriz.

Dizlere kadar "tozluk"...

Tozluk...

Keçi kılından örülür.

Ayaksız çorap gibi...

Pantolonun üzerine geçirilir.

Su geçirmez.

Üzerimiz sağlamdadır.

Yün kazak...

Gocuk...

Eldiven...

Bere...

Atkı...

Artık kar ile oynamaya başlarız.

Çıkardık metrelerce karın üzerine...

Gün boyu gezerdik.

Her yer bembeyaz...

Sarardı gezmek.

[*] [*] [*] [*]

Eğer kasnağın yoksa...

Gezemezsin.

Avcıların vazgeçilmez ekipmanları arasında yer alırdı kasnak...

Keçi kılı (çöpür) ile örülmüş heybe...

Yiyecek ile doldurulur.

Yiyecekten kasıt...

Bir parça ekmek...

Dağa varacak kadar.

Hazır gıda...

Gerisi...

Un, tuz, çay, şeker...

Heybeye doldurulur.

Çıkarlar yola...

Avlanırlar.

Onunla doyururlar karınlarını...

Şimdiler de öyle mi?

Ne avlanacak hayvan...

Ne avcı...

Ne orman kaldı.

Kimse sıcak evden dışarı burnunun ucunu çıkarmıyor.

Neyse...

Bir kasnak tarifinden nereye çıktı yazı...

Av hikayesine girersek, hiç bitmez.

Kalın sağlıcakla...