Bir önceki yazımda, sevgili Yavuz Boz ile bir anımı anlatmıştım..

Bu yazımda da, Ertuğrul Koltuk ile yaşadığım benzer bir anıyı aktarayım.

[*] [*] [*] [*]

1995 genel seçimleri öncesiydi...

CHP Zonguldak İl Başkanlığı Yönetim Kurulu üyesiydim.

İl Başkanı Şerafettin Turpcu, milletvekili aday adayı olmaya karar vererek, İl Başkanlığı görevinden ayrıldı.

Doğal olarak da ilk desteği kendi yönetiminden almak için İl yönetimini topladı. Kararını açıkladı. Düşüncemizi sordu.

Konuşanları dinledikçe, adeta ağzım açık kaldı.

Daha bir gün önce tam aksini savunanlar, hatta hakaretle konuşanlar, hararetle, "Ne demek Başkanım, size yakışır, sonuna kadar yanındayız!" dediler.

Bana sıra geldiğinde, aynen şunları söyledim:

"Başkan, bu dönem milletvekilliğine aday olman partiye de, sana da zarar verir. Ama şu veya bu şekilde aday olursan, milletvekili olman için sonuna kadar çalışırım."

Sonuçta aday adayı oldu.

Başkanlık boşalınca, yönetimin içinden yeni başkan seçilmesi gündeme geldi

Niyetim yokken, yönetimdeki çok devrimci(!) arkadaşların zorlamasıyla aday oldum. Sayın Harun Akın da aday oldu. Arkadaşlara, "Ne oy alırız?" dediğimde, "17-4 seçimi alırız" dediler.

Bu arada, Merkez İlçe de, sevgili İsmail Kal'ın özel çabasıyla beni destekleyen bir karar aldı.

Ama İl Başkanı, Harun Bey'den yana tavır aldı.

Tabipler Odası Lokali'nde en az bir hafta devrimci (!) kardeşlerimizin de katıldığı yemekler yapıldı.

Oylamadan önceki gece, "Aksaçlıikincihalifeğlu" aldığı talimatla yönetim kurulu üyelerini arayarak, ırkçı ithamlarda bulundu.

Oylama başlamadan önce kısa bir konuşma yaptım...

"Arkadaşlar, biliyorsunuz ben hiçbirinize gelip oy istemedim. Çünkü İl yönetimine gelmiş insanlardan oy istemek, onlara haksızlık, saygısızlık olur. Onun için en doğrusunu yapacağınızdan eminim."

Oylama yapıldı. Tahmin edilen sonuç çıktı... Ama "4-17" olarak...

Yaşar Avcı, Leyla Yayalar, Hüseyin Avcı ve kendi oyumla dört oy alabilmiştim. Geri kalan 13 oyun bir kısmı rakı kadehleri-balık kılçıkları arasında, bir kısmı da ırkçı telonların etkisiyle cephe değiştirmişti.

Bu sonucu hakettim.

Voleybol kurallarıyla futbol oynanmayacağını bilmeliydim.

"Amaç için her yol mübah" diyen Makyawel'in torunlarının karşısına, "ilkeler" ile çıkarsan, sonuç da bu olur.

[*] [*] [*] [*]

Bu süreçte, İl yöneticilerinden Ertuğrul Koltuk ile karşılaştım. Bana, "Ali abi, bu işi sen daha iyi yaparsın. Bu yüzden sana oy vermem gerekir. Ama yapamam. Çükün Harun, çocukluk arkadaşım. Ailecek de görüşüyoruz. Kusura bakma" dedi.

Bu açık sözlülüğünden dolayı onu kutladım.

O gün-bugün bana saygısını eksik etmeyen sevgili Ertuğrul'u da;

Kıvırmadığı, mertçe konuştuğu...

Yakasında ve yaka arkasındaki rozetleri farklı...

Yani alacaları içlerinde saklı...

Adam(!)ların yanında gerçekten adam kaldığı için...

Çok severim.

[*] [*] [*] [*]

Bir sonraki yazıma kadar İstanbul'dan selamlar...