Şu bizim Kozlu Belediye Başkanı Kerim Yılmaz bir alem...

Belediye Başkanlığı makamında palto ile oturuyor.

Neden?

Çünkü üşüyor.

Isıtma-soğutma sistemleri çalışmıyor.

Müteahhit firmaya 300 bin lira borç var.

Son derece modern bir binada elektrik ocağı ile ısınıyor.

Makama gelen konuklar da, üşümemek için üzerlerindekileri çıkartamıyorlar.

Ama Belediye Başkanı Kerim Yılmaz, ciple geziyor.

Cipe haciz gelse, hemen ödeyip, haczi kaldırıyor.

Evinde sobası olmayan adamın son model arabasının olması gibi bir durum...

Utanmadan "Kozlu revaçta", "Ben borç yönetiyorum" gibi sloganlar atıyor!

Kerim Yılmaz... Sen belediyecilik adına hiçbir şey yapmıyorsun.

Senin yaptıklarını tüm Ankara, Zonguldak ve Kozlu biliyor.

Ama sen bu yaptıklarından utanmadan hala aday olmayı bekliyorsun.

Belediyecilik dışında yaptığın işleri beş yıl daha yapmak için...

Bir lastik değiştirdi, hayatı değişti

Belediye başkanı olmadan önce mutlu bir hayatı vardı.

Eşiyle birlikte çalışıyorlardı.

Belediye meclis üyesi oldu.

Sonra başkan görevden alınınca, o başkan seçildi.

Başkan olunca yürüyüşü değişti. Eşine karşı ilgisi değişti.

Bir gün yoldan geçen bir arabanın lastiğini değiştirdi, hayatı değişti!

Başkan, beldesinden geçerken lastiği patlayan bir kadın sürücüye yardım eder.

Patlak lastiği değiştirir. Karşılıklı telefonlar alınır-verilir.

Artık sık sık lastik değiştirilir.

Patlak lastik tamirine başlayan başkan, eşini evden gönderir.

Üyesi olduğu partinin yöneticileri, "Seçim döneminde olsun yengeyi eve getir. Özel hayatına da çeki düzen ver" der.

Başkan artık olmuştur... "Benim özel hayatım, kimse karışamaz" der.

Üç koca eskitmiş, beş adamla dost olmuş kadınla ilişkisi devam eder.

Partisi bu kişiyi aday göstermez.

O da gider, başka partiden aday olur, seçimi kazanır.

Mutluluk naraları atar. Sonra başına büyük bir felaket gelir.

Hoooop, içerde!

Şimdi başka bir partiden aday olmak için sahaya çıkar!

Şimdi siz siyasi bir olayı anlattığımı sanıyorsunuz.

Ama öyle değil!

Eşiyle birlikte büyüttükleri işi, başka biriyle yiyen adamın öyküsü bu...

Bir adamın eşine yaptıklarının cezasını bu dünyada çektiğinin hikayesidir bu...

Para yokken kahır çeken kadını, parayı bulunca değiştiren adamın başına gelenlerin hikayesidir bu...

Bu hikayeyi yazmamın nedeni, olayın kahramanlarını rencide etmek değil!

Aynı yolda yürüyen herkesin bu hikayeden ders alması için yazıyorum.

Günün fıkrası: Avcı mısın?

Avcının biri, ormanda gezerken uyuyan bir ayıya rastlar.

Tüfeğini ayının başına dayar ve tetiği çeker.

Ama sadece "klik" diye bir ses gelir. Yani fişek patlamaz...

Ayı, adamı tutup bir güzel öper.

Adam, kıçının acısı ve öpülmenin hırsıyla ertesi gün de ayının peşine düşer.

Ayıyı yine uyur halde bulur ve tüfeği doğrultur, tetiğe basar.

Fakat "klik" sesi gelir, tüfek patlamaz.

Ayı, avcıyı bir güzel öper.

Avcı, intikam ateşiyle ertesi gün de ayının peşine düşer.

Ayıyı yine uyur vaziyette yakalar, silahını doğrultur ve fişek yine patlamaz.

Ayı uyanır, adamı yakalar, yine öper, "Ulan yeter artık. Avcı mısın, i.ne mi?" der.