Açıkgöz...

Bir gün resim dersinde öğretmen, öğrencilere serbest konuda resim çizmelerini söyler. Biraz sonra öğretmen, öğrencilerin ne çizdiğini merak eder ve sıraları dolaşmaya başlar. Ahmet'in kağıdında bir sinek görür ve eliyle kovmaya çalışır. Sinek hareket etmez. Meğer o sineği kağıda çizmiştir Ahmet. Öğretmen, Ahmet'ten bir at çizmesini ister ve Ahmet o kadar ihtişamlı bir at çizer ki, sanki at kağıttan fırlayacak. Öğretmen, hemen Ahmet'in babasına haber vermeleri gerektiğini, Ahmet'in gerçek bir yetenek olduğunu söyler. Dar bir patikadan geçerler ve sobalı bir gecekonduya girerler. İçeride bacaklarını kendine doğru çekmiş uzanan babasına hemen bir şeyler söyler.

- Beyefendi, oğlunuz...

- Ben öyle çocuğun ta...

- Ama o gerçek bir yetenek...

- Ben o yeteneğin ta...

- Beyefendi, oğlunuzla alıp-vermediğiniz nedir?

- Geçen akşam eve biraz çakırkeyif geldim. Ha bu eşşoğlu, kızgın sobaya çıplak karı resmi çizmiş. Bak halime...

Karayollarında Şantiye Şefi...

Temel, Karayollarında şantiye şefi olmuş. Kar-kış demeden dağlarda koşturuyor. Bir gece arabasıyla şehre inmeye niyetlenmiş, ama yolunu kaybetmiş. Bakmış, yakında bir ışık var, gidip kapıyı çalmış. Güzel bir hanım çıkmış karşısına. Temel:

- Çok özür dilerim hanımefendi, ben Karayolları şantiyesinde şefim. Dağda yolumu kaybettim. Bir sakıncası yoksa beni bu gece misafir edebilir misiniz?

Kadın:

- Tabii, buyurun içeri...

Önce Temel'in önüne güzel bir yemek koymuş. Derken sohbet açılmış. Temel, dağdaki yalnızlıktan yakınırken, kadın, eşinin Almanya'da çalıştığı için kendisinin de çok uzun zamandır yalnız olduğunu anlatıyormuş. Sohbet ilerledikçe, üzerine daha rahat bir kıyafet giyen kadın, sık sık soruyormuş Temel'e:

- Bakın Temel Bey, bir kadın ve bir erkek bu evde yalnızız. İstediğiniz bir şey varsa, çekinmeyin söyleyin.

Ama Temel'de kadının mesajını anladığını gösterir en ufak bir hareket yok. Kah su istiyormuş, kah çay. Saat gece yarısını geçip Temel artık uyumak istediğini söylediğinde kadın onun yatağını hazırlayıp üzerine yalnızca iç çamaşırıyla dikilmiş karşısına:

- Benden istediğiniz bir şey var mı?

Temel, teşekkür edip iyi geceler diledikten sonra vurmuş kafayı uyumuş.

Sabah kalktığında kahvaltısı hazır... Ev sahibi hanım da kapının önünde hayvanları yemliyor. Temel, bakmış 1 tavuk, 5 tanede horoz var. Sormuş:

- 5 tane horoz, 1 tavuğa çok değil mi?

Kadın cevaplamış:

- Siz onların öyle horoz gibi göründüğüne bakmayın. Onların biri gerçek horoz, diğerleri Karayollarında şantiye şefidir.

Yalancı eşek...

Çobanın biri, koyunlarını otlatıyormuş. Bir derviş gelmiş sormuş:

- Köpek senin mi?

- Benim!

- Onunla konuşabilir miyim?

- Köpek konuşamaz!

Derviş, köpeğe yaklaşır.

- Nasılsın?

- Fena değil!

Çoban şaşkın...

- Bu adam senin sahibin mi?

- Evet...

- Sana iyi davranıyor mu?

- Evet, çok iyi... Günde iki kez tuvalet için dolaştırıyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor.

Derviş, çobana sorar.

- Bu at senin atın mı?

- O at da benim!

- Onunla konuşabilir miyim?

- At konuşamaz yahu!

Derviş ata yaklaşır.

- Nasılsın?

- Fena değil!

Çoban daha da şaşkın...

- Bu senin sahibin mi?

- Evet...

-Sana nasıl davranıyor?

- İyi... Bana her gün gerekli yürüyüşleri yaptırıyor, fazla yük bindirmiyor, günde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor ve içinde yiyecek ve yataklık olan ufak bir ahır inşa ediyor. Çoban, ne gözlerine, ne de kulaklarına inanmaktadır.

Derviş, tekrar çobanın yanına gelir.

- Bu dişi eşek senin mi?

- Eşek benim, ama peşin söyleyeyim çok yalancıdır...