Büyük aileyiz.

Gerçi...

Halen öyle.

Ayrı oturduğumuz çok görülen bir durum değildir.

Yemekler...

Çaylar...

Hatta...

Tereyağlı çörekler...

Peynirli yumurtalar...

Mısır ekmeği...

Ayrı yenilip-içilmez.

Akköy'de böyle...

Bunun bir kısmını şehre taşımayı başardık.

Pazara çıkardığımız ürünler vardır.

Örnek...

Peynir...

Tereyağı...

Süt...

Yoğurt...

Çökelek...

Hayvansal ürünler...

Hatta et...

Domates...

Salatalık...

Fasulye...

Biber...

Kestane...

Erik...

Fındık-ceviz...

Elma-armut...

Bitkisel ürünler...

Dahası da var.

İlk aklıma gelenler...

Önce...

Aileye...

Akrabaya...

Sonra eşe-dosta hediye edilir.

Mantık şu...

Kime satarız?

Böyle bir düşünce yoktur bizde.

Bu ürünler kime faydalıdır?

Kimler yemeli?

Bu mantıkla bakarız.

Akköy'deki ürünü mutlaka şehirde de paylaşırız.

Onlar yememişse...

Tat almayız.

Zevk vermez üretim.

Paylaşırsak, mutlu oluruz.

Onun için...

Dolaba giren her gıdayı paylaşırız.

Paylaşım böyle başlar...

Sonrası...

Biz üzüntüyü çok paylaşırız.

Öyle ki...

Bir tanıdık hasta olduysa...

Ziyaretine gideriz.

Gidemezsek, telefon ederiz.

Elimizde ne varsa...

Destek oluruz.

Buradaki sihirli kelime...

"Tanıdık"...

Eşe-dosta herkes koşar.

Cenazelerimiz kalabalık olur.

Nişanlarımız...

Düğünlerimiz de öyle...

[*] [*] [*] [*]

Özeti, biz hayatı paylaşırız kendimizce...

Ve dostun zor gününde yanında olmayı görev biliriz.

İyi gününde aramasak da...

[*] [*] [*] [*]

Geleceğimiz nokta şu...

Paylaşmak, güzeldir...

Esasında...

Paylaşmak, kazanmaktır...

Acıyı...

Tatlıyı...

Varlığı...

Biz olmayanı daha çok paylaşırız.

Öyle de mutlu oluruz.

Şimdi kriz var ya hani...

O bizde de var.

Ama bizde onun üstesinden gelebilecek "paylaşım" duygusu var.

Önce sorunu aşarız.

Sonra bir daha yaşamamak için sebeplerine bakarız.

Öyle olabilirsek...

Hep birlikte...

Krizdir...

Başka sorundur...

Aşarız.

Ardından da müsebbibine bakarız.