Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, dermatoloji uzmanlarının bir araya gelip araştırma yapması gereken bir kişi olmaya başladı.

Zonguldak Belediyesi'nin yapması gereken çalışmaları, İl Özel İdaresi, İl Emniyet Müdürlüğü yapmaya başladı.

Zabıtanın yapacağı işi, polis yapıyor!

Başkanın vereceği talimatı, Emniyet Müdürü veriyor!

Emniyet Müdürü, "Şurayı kaldıralım" diyor!

Zabıta duymayınca, gidip polis kaldırıyor.

Tüm bunlar olurken koltuğunda oturan sevgili büyüğümüz çok sayın Belediye Başkanımız Muharrem Akdemir ağabeyimiz hiç rahatsız olmuyor.

Yüzü kızarmıyor!

Bu durumun neden kaynaklandığını anlayabilmek için kentimizdeki dermatologların mutlaka bir araştırma yapması lazım.

Bu nasıl bir deridir?

Nasıl kızarmaz, nasıl bozarmaz?

Psikologlar da dahil edilebilir bu çalışmaya!

Gerçekten Sayın Başkan, Emniyet Müdürü işinize karıştığındaki ruh halinizi merak ediyorum!

Mesela, o twitleri atınca ne hissediyorsunuz?

Zabıtanın yapması gereken işi polis yapınca, "İş olsun da kimin yaptığı önemli değil" mi diyorsunuz?

Hanımefendiye çok selam...

Saygı ve hürmetlerini sunuyor, ellerinden öpüyorum!

Kıssadan Hisse: Helal abdest!

İç Anadolu'da bir ilçeye atanan kamu görevlisi arkadaş, kiralayacağı evi gezerken, ev sahibi de ev hakkında kapsamlı bilgi verir. Bir ara evdeki musluklar hakkında da açıklama yapar:

"Mutfak musluğu ile banyodaki duş ve musluk kaçağa bağlı; lavabo musluğu ise su saatine..."

Arkadaş, biraz anlamak için, biraz da şaşkınlıkla sorar:

"Neden ikisi kaçağa bağlı da, lavabo musluğu saate?"

Yanıt açık ve net gelir:

"Lavaboda abdest alıyorduk; 'haram karışmasın' diye kaçağa bağlamadık!"

(Ali Rıza Aydın/Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü)

Günün Fıkrası: Politika nedir?

Çocuk, babasına sorar:

"Baba politika nedir?"

Baba şöyle der:

"Bak oğlum, ben eve para getiriyorum, öyleyse ben kapitalistim. Annen parayı yönetir, öyleyse o hükümettir. Deden paranın doğru idare edilip edilmediğine dikkat eder, öyleyse o da sendikadır. Hizmetçi kız ise isçi sınıfıdır. Bizlerin ise tek hedefi vardır, senin rahatlığın. Dolayısıyla sen de halksın ve altında bezi ile yatan küçük kardeşin ise gelecektir.

Söyle bakalım anlayabildin mi?"

Çocuk düşünür ve o gece babasının anlattıklarını düşüneceğini söyler. Gece yarısı çocuk uyanır. Çünkü küçük, kardeşi altını pisletmiştir ve ağlamaktadır. Ne yapacağını bilemeyen çocuk, anne ve babasının yatak odasına gider. Annesi yalnız ve derin bir şekilde uyumaktadır, öyle ki onu uyandıramaz. Hizmetçi kızın odasına gider. Bakar ki babası hizmetçi kızla yatmaktadır. Dedesi de pencereden gizlice onları izlemektedir. Hepsi öyle meşguldürler ki, çocuğun orada olduğunu fark etmezler bile. Çocuk, hiçbir şey yapamadan yatağına geri döner.

Ertesi sabah baba çocuğa kendince politikanın ne olduğunu anlatmasını ister.

Çocuk:
"Evet, kapitalizm, işçi sınıfını kötüye kullanıyor... Sendika bunu seyrediyor... Bu arada hükümet uyuyor... Halk ise dikkate alınmıyor... Ve gelecek b.kun içinde yatıyor! "