(Üniversite tercihi yapacak ve yapamayacak olan gençlerimizin ve velilerinin bilgilerine arz olunur!)

Değerli okurlarım; özellikle, önümüzdeki günlerde üniversitelere giriş için tercih yapma ve yapamama durumunda olan gençlerimize ve yakınlarına yararlı olabileceği düşüncesiyle, konu ile ilgili, yarım asırlık bir birikim ile kristalize oluşmuş bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde, önce liselere, ardından da yükseköğretim kurumlarına giriş (LGS ve YKS) sınavlarının sonuçları açıklandı. Sınavların sonuçları, takke-sarık düşmeden de zaten görünüyordu ve bilinen kellik durumunu bütün açıklığı ile bir kez daha görünmesini de sağladı. Üniversite giriş sınavındaki, matematikte yüzde 10, fizikte yüzde 4, kimyada yüzde 8, biyolojide yüzde 13 olan ortalama cevaplama oranları; kelliğin ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösterdi!

Eğer üniversitelerimizin diğer fakültelerinden mezun olanlar için de, tıpta uzmanlık sınavı gibi merkezi bir sınav yapılmış olsa, sonuçlarının LGS ve YKS sonuçlarından farklı olmayacağı da kesindir. Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, tüm ilgililerin; bu çok olumsuz durumun, ülkemizin geleceği açısından düzeltilmesi acil olan bir diğer beka sorunu olduğunu görmemeleri herhalde düşünülemez. Hakkında herkesin iyi şeyler söylediği yeni sistemin ilk Milli Eğitim Bakanı olan Sayın Ziya Selçuk'a bu konuda başarılar dilerim.

Ancak sınavların sonuçları nasıl olursa olsun, hayat devam ediyor. Bugünlerde süreç, üniversitelere giriş için tercih yapma hakkı kazanan öğrenciler için; ellerindeki sermayelerine ve kişisel isteklerine uygun tercih başvurularını yapma ve ardından da sonuçlarını bekleme ile devam edecektir.

Üniversite adayları için çok önemli olan bu tercih sürecinde, bu satırların yazarı, bugünkü aklı ve bilgi birikimi ile bir tercih yapma durumunda olsaydı neleri düşünürdü, nasıl karar oluştururdu?

On yılı şantiyelerde, 37 yılı üniversitede geçen bir meslek yaşamının birikimi olan bu düşünce ve değerlendirmelerimi aşağıda bilgilerinize arz etmek istiyorum. (Laf aramızda, bu kadar birikime sahip bir danışmanı çevrenizde zor bulabileceğinizi de söylemeliyim!)

SINAVLARA GİREN VE TERCİH YAPACAK OLAN KUŞCU HOCA OLSAYDI...

Meslek seçiminin, eş seçimi ile eşdeğer olduğunu düşünürdü.

Meslek (bölüm) tercihini; "Hayat yolunda, eşinle ve işinle barışık olursan bu dünya cennet olur. Bunlardan birisi ile (hele bir de Allah korusun ikisi ile!) aran iyi olmaz ise, hayat çok zor, hatta çekilmez olabilir" sözlerinin doğruluğuna inanarak yapardı.

Mesleki eğitim (üniversite) döneminin, evlilikteki nişanlılık dönemine benzediğini; nişanlılıkta taraflar kendilerine uygun seçim yaptıklarına inanırlarsa evlenme cüzdanı ile üniversite eğitiminde de diploma ile sonuçlanacağını düşünürdü.

Tercih öncesi zamanlarda, seçeceği mesleğin ne olduğunu, kendisine uygun olup olmadığını yakın çevresine ve güvendiği kişilere sorar, onların fikirlerini alır; çeşitli kaynaklardan araştırır, öğrenmeye çalışırdı. Ancak son kararı kesinlikle kendisi verirdi.

Sahip olacağı diplomanın kendisine sağlayabileceği imkanları; bu diploma ile topluma sunabileceği hizmetlere olan ihtiyacın bugünkü ve gelecekteki durumunu araştırıp öğrenmeye çalışırdı.

Eğitim-öğretim süreçlerinde, özellikle de üniversite öğretiminde, öğrencinin kişisel niteliklerinin ve gayretlerinin üniversiteden çok daha önemli olduğunu; öğrenci (her konuda olduğu gibi), seçtiği mesleği severse, okulun eksikliklerini kişisel çabaları ile giderebileceğini düşünürdü.

Meslek kazandıracak bölüm türüne karar verdikten sonra, aldığı puan ile girebileceği eşdeğer diplomaları veren bölümlerin sıralaması ile tercihini yapardı. Puanı yeterli olsa bile, okumayı düşünmediği bir bölümü kesinlikle tercih listesine koymazdı.

Ailesinin maddi imkanı elveriyorsa ve mümkün ise, üniversiteyi ailesinden uzaktaki bir başka şehirde okumayı tercih ederdi. (Zira bunun zorlukları olsa da, arkadaş çevresi düzgün olursa, kendisi için yararlı olacağını değerlendirirdi.)

Aynı meslekle ilgili tüm üniversitelerin bölümlerinin aynı yasal haklara sahip diplomalar verdiğini; iş ortamlarında, bu diploma türüne sahip olanlara olacak talebin çok çok üstünde arzın olduğunu; tercih edilmek için, yabancı dil, bilgisayar okuryazarlığı, yan dal eğitimi gibi başka niteliklere sahip olmanın da gerekli olduğunu değerlendirirdi.

Tercih yapabileceği bölüm ya da bölümler arzu ettiği bir üniversitenin bölümü olmasa da, orada başarılı olursa, arzu ettiği bir başka üniversitenin aynı türden bölümüne yatay geçiş yapabilme imkanının olduğunu; daha da olmadı, mezun olduktan sonra, istediği bir başka üniversitede yüksek lisans öğrenimi yaparak iyi bir üniversiteden mezun olma arzusunu gerçekleştirebileceğini de değerlendirirdi.

Karar kıldığı meslekle ilgili iki yıllık bir Meslek Yüksek Okulu programını tercih edip, oradan mezun olduktan sonra, aynı alandaki dört yıllık bir fakülte bölümüne dikey geçiş yapabilme imkanının olduğunu da değerlendirirdi.

Bu arada, ailesinin maddi durumunun uygun olması durumunda, bir yılını harcayarak, sonucu kesin olmayacak sınavlara tekrar hazırlanmak ve sınav sıkıntıları yaşamak yerine; puanının yeterli olduğu bir özel üniversiteyi tercih etmeyi; daha da ötesi, yükseköğrenimini yurt dışında yapmayı da değerlendirirdi. (Bu arada, 55 yıl önce, hak kazandığı öğrenci kredisi için memur ya da esnaf olması istenilen iki kefil bile bulamadığını da hiç unutamaz!)

YA HİÇ TERCİH YAPAMAYACAK DURUMDA OLSAYDI!

Eğer puanı hiçbir devlet üniversitesinin istediği bir bölümüne ya da programına tercih yapmaya uygun olmasaydı; daha düşük puanlarla tercih imkanı olan özel üniversitelerde okuyacak imkanı da olmasaydı; "Bu dönem geride kaldı. Gelecek sınav dönemine daha iyi hazırlanıp iyi sonuç almaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yok" değerlendirmesi ile bunun gereğini yapardı. Bu arada uygun bir iş bulabilirse, çalışmak da isterdi.

Ya da birçok maddi ve manevi sıkıntılara katlanarak, iş imkanı kısıtlı olan bir bölümde, programda iki ya da dört yıl okuduktan sonra diplomalı işsiz olmaktansa; bir kursa katılmak gibi bir yolla meslek sahibi olmayı ve bir an önce hayata atılmayı da iyice düşünürdü.

Eğer sınavlara giren ve tercih yapacak olan kendi çocuğu olsaydı, ona mümkün olan imkanları sağlamaya, destek olmaya çalışır; seçeceği meslek konusunda kesinlikle bir baskısı olmazdı.

Tercih yapacak ve yapamayacak durumda olan tüm gençlerimize başarılar ve mutlu gelecekler dilerim.