Kurumlarda artık birçok işi özel sektör elemanları yapıyor. Kapılarda onlar var. Masalarda onlar var.


Devletin hizmet alımı yoluyla gerçekleştirdiği bu yöntemin artıları eksileri tartışılır.


Ve ne kadar tartışılırsa tartışılsın olay ucuz işçilik yaratan hükümet politikası olduğundan geri adım atmak da bu saatten sonra mümkün görünmüyor.


Ancak yerelde yapılması gereken bir şey var.


Basit önlemler.


Özel sektör elemanlarının eğitimi şart.


Birçok genç ve orta yaş sınıfında olan işsizler özel sektörün hastane, pastane işlerine girmek için kapı kapı dolaştırılıyor.


Bugün kapılarda bekleyen pek çok güvenlik elemanı kendini üç yıldızlı polis müdürü zannediyor. Asıp kesiyor.


Duruş, diyaloglar baştan sona faul!


Özel sektör elamanı olup da asgari ücretle bir bilgisayar başında çalışanlardan birçoğu kendisini o hastanenin veya kamu kurumunun müdür yardımcısı falan zannediyor.


Bunlara verilen tavizler insanlara yer yer mukavemet, yer yer hakaret olarak geri dönüyor.


Birilerinin çıkıp onlara "Siz elemansınız" deyip elemanlıklarını hatırlatması lazım.


İnsan ilişkileri konusunda eğitimsiz iş gücü bugün hemen hemen her yerde karşımıza çıkıyor.


İş başı yaptıktan sonra da bu arkadaşların birçoğu kasıntı içine giriyor.


Bir kas rahatsızlıkları varsa başhekimler ne güne duruyor. Sağlık sendikalar bir birlerinin paçasına yapışacaklarına bunları neden dile getirmiyorlar. Güler yüzlü hizmet maalesef yer yer teröre dönüşebiliyor. Çünkü bu elemanları denetleyen kimse yok. Patron hangi siyasetçi baskınsa, kimi kıramıyorsa onun bir adamını bulup diğerini çıkarıyor.


Güvenlikçi olanlar yine az buçuk eğitim alıyor.


Onların da büyük kısmı yanlış alıyor.


Ya diğerleri? Onların böyle bir eğitim zorunluluğu yok. Büyük bir çoğunluğu insan ilişkileri konusunda zayıflar. Güler yüzden uzaklar.


Özel sektör elamanlarının nerede olursa olsun, hangi görevde çalışırsa çalışsın öncelikle insan ilişkileri konusunda, kurumsal ilişkiler konusunda kesinlikle eğitime tabi tutulmaları gerekiyor.


Büyük bir eksik var ve bu eksiklik vatandaşla kurumları karşı karşıya getiriyor.


Hizmet alımı yapan tüm kurumların müdürleri ve yetkili isimlerine bu sorumluluklarını hatırlatıyorum. Milli Eğitim Müdürlüğü bu konuda uzman eşliğinde personellere iletişim üzerine zorunlu ders vermeli.


Sayın Valimiz Erdal Ata´nın bu konularda ki hassasiyetini biliyorum.


Özellikle kamu kurumlarındaki özel sektör çalışanlarının, o kuruma gelen herkese uzlaşmacı ve yapıcı yaklaşımda bulunmaları konusunda zorunlu eğitime tabi tutulmalarının yararlı olacağına inanıyorum. Yoksa hizmet alımları, hizmet terörüne dönüşüyor.



Dağdelen´i kimler mahkemeye vermişti?



TTK Genel Müdürlüğü´nden alınan Rıfat Dağdelen´in genel anlamda başarısız bir yönetim sergilediğini dört yıldır defalarca dile getirdim.


Dağdelen bazen çok kızdı, bazen sabırlı davrandı.


Her şey bir yana kurumsal reform yapamayan Dağdelen´e koruma kalkanı oluşturmaya çalışan GMİS ile meslek örgütleri büyük bir hata yaptılar.


Ve ben bu hatalarını onların hanelerine eksi olarak yazdım.


Bir gün lazım olacak!


Şimdi size küçük bir hatırlatma. Haber şöyle:


"Bartın ve Zonguldak`ta ki meslek örgütlerinin temsilcileri, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesi B sahasının özelleştirilmesi ve 15 Nisan´da bitecek sürenin yeniden uzanılmasının yasal olmadığını savunarak, Genel Müdür Rıfat Dağdelen ve TTK Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Bartın Adliyesi önüne giden Genel Maden İşçileri Amasra Şube Başkanı Hakkı Arslan, Maden Mühendisleri Zonguldak Şubesi Başkanı Erdoğan Kaymakçı, TMMOB Bartın Temsilcisi Sevtap Uzun, Makine Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Akif Mete, ESM Zonguldak Şube Başkanı Tahsin Kumkumoğlu ortak bir basın açıklaması yaptılar.


TTK Genel Müdürlüğü`nün HEMA`nın sözleşmesinin uzatmasının yasal olamadığını açıklayan temsilciler, kamu yararı göz önüne alınarak bunun iptal edilmesini istedi. Temsilciler daha sonra Cumhuriyet Savcılığı´na suç duyurusunda bulundu"


Dönemin Sendika Başkanı Ramazan Denizer´in Rıfat Dağdelen´le söz birliği yapıp Amasra´da başka, sendikada başka konuştuğu günlerdi.


Yaklaşık 1.5 yıl önce Dağdelen´i yerden yere vuranlar bugün tam tersini söylediler.


Lütfen objektif olalım.


Bence GMİS dahil Dağdelen´in alınmasına karşı çıkanlar objektif bir yaklaşım göstermedi.


Önce şunu soralım.


Kurumsal reform yapabilecek birini mi arıyoruz, yoksa Solcu´mu?


Bazı haklı endişeleriniz olabilir.


Ama artık lütfen bu önyargılarınızı değiştirin.


Oturduğunuz yerden karşı çıkmak yerine kurumu Dağdelen´den daha iyi yönetebileceğine inandığınız bir ismi bulup siz önerin.



Laf mı adam mı?



Hayatta önemli laflar vardır.


Lafı herkes söyleyebilir.


Bencil ve bir o kadar da ikiyüzlü insanlar da söyleyebilir.


İyi niyetli ve vicdan duyguları körelmemiş insanlar da söyleyebilir.


Bu yüzden lafa değil, söyleyene bakmak gerekir.


Her güzel laf her ağıza yakışmaz.


Her güzel laf her yazanın kalemine yakışmaz.


Söylediğiniz lafla vicdanınız çelişmemeli.


Objektif olabilen insan lafa değil, adama bakar!.