Atasözleri; yüzyıllar boyunca, milyonlarca insanın imbiğinden süzülerek gelir ve hafızalara yerleşir.

Birbiriyle çelişen atasözleri olsa bile hepsi yerli yerindedir.

Mesela ne demiş atalarımız?

"Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür."

Ne diyor aslında bu atasözü?

"Hiçbir destek sürekli olmaz. Bunun için insan yapacağı işte başkalarının desteklemesine güvenmemeli, yalnız kendi gücüne dayanmalıdır."

Üç yıldır bize güçlük çıkartanlar, güce tapıp bize saldıranlar... Hani şimdi nerede o gücünüz? Güvendiğiniz dağlara kar mı yağdı?

Adliyeden üzerimize geldiniz...

Maliyeden üzerimize geldiniz...

Belediyeden üzerimize geldiniz...

Yolda üzerimize geldiniz...

Siz bu devran hep böyle sürecek mi sandınız?

Bir meşhur atasözü daha var, bilirsiniz:

"Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner."

Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü!

Dünya üzerinde ölmeyen kral, yıkılmayan imparatorluk mu var?

Dolandırıcılıkla, haramla kurulan imparatorluklar uzun sürer mi?

Çökecek...

Siyasi ayak nasıl çöktüyse, dolandırıcılıkla elde edilen servet de bitecek.

Ve bize bu zulmü yapanlar elbet cezasını çekecek.

Uğurlama yapacak mıyız?

Valiler, Emniyet Müdürleri, Kaymakamlar törenle uğurlanır.

Peki, biz milletvekillerimizi nasıl uğurlayacağız?

Mesela, AK Parti Zonguldak Milletvekili Hüseyin Özbakır'a bir uğurlama töreni yapılacak mı?

Özbakır, milletvekilliği bittikten sonra Zonguldak'ta yaşayacak mı?

Başka gidecek milletvekili de yok.

Hepsinin ikamet adresi burada...

Ana-baba mezarları burada...

Gerçi, mezarlıklarımızda milletvekili pek yok.

Milletvekili olunca, bu toprağı da beğenmiyorlar galiba!

Kimse yapmasa da, ben Hüseyin Özbakır'a bir uğurlama yapacağım.

Ama bu uğurlamanın nasıl olacağına henüz karar vermedim.

Hele o gün gelsin bakalım.

Kartlar yeniden karılsın...

Son günlerde köşe yazılarımdan sıkıldığınızı fark ediyorum.

Aslında yazmak istediklerimle, yazdıklarım çok farklı şeyler.

O yüzden de akmıyor bir türlü yazı...

Ben size çiçeklerden-böceklerden bahsetmek istiyorum mesela...

Denizin turkuaza çalan mavisinden!

Muharrem İnce'nin küçük dilinden!

Her telden çalmak istiyorum!

Seçim sonuçlarını söylemek istiyorum mesela!

Kimin seçileceğinden, kimin seçilemeyeceğinden!

Seçimden sonra kimlerin koltuklarını kaybedeceğini yazsam mesela!

Koltuğuyla birlikte onurunu kaybedecek olanları sıralasam!

Altından koltuklarını alınınca, pantolonları alınmış gibi ortada kalacak olanları anlatsam!

Dağdan, taştan, havadaki buluttan mesela!

Bakırdan, demirden, tenekeden, kitten, sitten söz etsem mesela...

Ama şu seçim bitsin istiyorum.

Kartlar yeniden karılsın, oyun yeniden başlasın istiyorum.

"Ondan sonra yeniden yazmaya başlıyorum" diyorum.